Ebu Zer iki şeyi hazmedemiyordu:
1. Valilerin tebaalarından daha üst bir seviyede yaşamaları Çünkü ona göre vali demek, ne demek idi? "Tebaasından önce acıkan, tebaasından sonra doyan adamdı!" Yani o önce halkı doyuracak, bütün halk doyunca ancak o doyacak! Bütün halkın doyması da pek mümkün olmadığı için, vali demek Ebu Zer'e göre aç adam demekti. Onun kitabında yazan bu! Çünkü o bunu görmüş Peygamber'den Ebû Bekir ve Ömer'den. 2. Sahabenin Hz. Peygamber Dönemi'nden farklı yaşamaları Ebu Zer bunu da hazmedemiyordu. O kendisine Efendimiz'den duyduğu (Kıyamet günü bana en yakın olanınız, onu dünyada nasıl bırakmışsan o hâliyle dünya hayatından ahirete göçen, bana kavuşanınızdır.) bir hadisi hedef olarak belirlediği için istiyordu ki bütün sahâbî de böyle olsun. Meşru ve helal bile olsa sahâbîye mal biriktirmeyi yakıştıramıyordu. Bu Ebû Zer'in içtihadıdır. İşte Ebû Zer bu iki şeyi hazmedemediği için mücadelesi hep bunun üzerinden yürüyordu.
Yeşil'i sev, doğayı koru!
Yeşil efsanesi doğduğu bölgeden önce Türkiye'ye sonra da dünyaya yayıldı.
Reklam
Zeze... Üzümlü kekim...
Uzun uzun burnumu çektim -Önemi yok, onu öldüreceğim! -Ne diyorsun sen küçük, babanı mı öldüreceksin? -Evet yapacağım bunu, başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır,onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek... -Bu küçücük kafada, ne büyük bir hayal gücü böyle... diyordu ve duygulandığını da gizlemiyordu. -Ama beni de öldüreceğini söylemiştin? -Başlangıçta söyledim, sonra seni başka bir biçimde öldürdüm, yani seni yüreğimde canlandırarak öldürdüm. Sen sevdiğim tek insansın portuga, tek dostumsun...
Dinden uzaklaştığında bile insan dine tabi kalır; bütün çabasıyla tanrı benzerleri yaratır, sonra da benimser bunları ateşlilikle: İçindeki kurgu ihtiyacı, mitoloji ihtiyacı, apaçık gerçeğin ve gülünçlüğün üstesinden gelir.
Sayfa 7
İnsanın öldükten sonra çürümesi hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Benim uzmanlığım başkaydı. Çürümenin başka bir türü ile ilgiliydi. Bir bakışta tanıdığım çürüme, toprağın üstünde olandı. İnsan hâlâ nefes alıp verirken, kalbinde ya da beyninde küflenme ile başlayan o çürümeyi biliyordum ben. Hayat tarafından ensemden tutulup sokulup çıkarıldığım
Upanişadlar'ın anlattığı gibi, o da bize soğan soymaya benzeyen bir işlemden söz ediyor. Kişiliğinizin, dünyanın size öğrettiği ya da yapmanızı gerektirdiği şeylerden oluşan kı­ sımlarını birer birer soyar atarsınız. Kat ve kat ana ve babanızın öğütleri, öğrendikleriniz, işiniz, toplumdaki yeriniz; bunların hepsi gider. Bunlar siz değildir. Şimdi sıra en kişi­sel olanlara gelir; gizli umutlarınız, korkularınız, rüyaları­nız. Bunlar da dışarıdan gelirler ve giderler. Sonunda sevgilerinize ve karşı cinsle olan ilişkilerinize gelirsiniz. Bunlara sıkı sıkıya tutunursunuz. Bunlar gerçekten sizindir! "Fakat giderler..." "Sonra, odamdan yemek için bile ayrılmadan düşün­düğüm uzun bir günün akşamı, her şeyin gittiğini, çıkarıla­cak bir şeyin kalmadığını gördüm. Gerçek kendime baktım." "Eğer bir soğanın bütün katlarını soyup atarsanız hiçbir şey bulamazsınız. Benim de bulduğum aynen budur." "Upanişadlar'ı kaldırdım, çünkü amacımı gerçekleştir­ dim. Benliklerimi tek tek gördüm ve olmam gereken hali sezdim. Upanişadlar bunu, kalp içindeki yer olarak adlandırırlar."
Reklam
..temiz bir aşk hikayesi değil de kaçamak bir ilişkiydi, zamana yayılmış, anlamsız sözlerle kurumuş, uzlaşılmış, düzenli, uyumlu ve mantıklı bir artışı izleyerek bağlanan, güçlenen, gelişen bu ilişki, zorunlu durak­lamalar ve yanıltıcı manevralarla kesilir ve bir tepe noktasına eriştikten sonra belki de bir düzlüğe varıp sonra da zorunlu olarak inişe geçerdi: .. .
Sayfa 44 - Sel Yayıncılık
Önce kelime vardı” diye başlıyor Yohanna’ya göre İncil.Kelimelerden önce de Yalnızlık vardı ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık.. Kelimenin bittiği yerden başladı. Kelimeler yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde.Kelimeler,yalnızlılığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu.Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü,dayanılmaz oldu.
Her hareketimizden önce bütün sonuçlarını tahmin etmeye çalışsak, bunları ciddi olarak düşünsek, önce kesin sonuçları sonra olası sonuçları sonra rastlantısal sonuçları daha sonra da hayali sonuçları düşünmeye kalksak kımıldayamayız bile , tek bir adım atamayız.
• Ölenlerin nereye gittiğini sorduğunda ona inancımız ve imanımızı anlatalım. Öldükten sonra hayatın başka bir dünyada devam ettiğini söyleyelim. Gelecekte bizim de ömrümüzü tamamladığımızda onunla buluşacağımızı da ekleyelim. Ölümden korkmasına sebep olacak söz ve davranışlardan kaçınalım.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.