CANDIDE'İN BAHÇESİ Bir çocuk gördüm,ağlıyordu.Çünkü evlerinin kapıcısının oğlu ölmüştü.Ana-babası önce bıraktılar ağlasın, sonra sıkıldılar bundan. “Niye ağlıyorsun?” dediler. “Senin kardeşin değil ki o!” Çocuk gözyaşlarını sildi.Korkunç bir şey öğrenmişti: Demek ki, yabancı bir çocuk için ağlamak gereksizdi!Peki ama, kardeşi için niye
yine canım Latinler yine tanıdık durumlar :-(((
...İnsanlar, şok ve korku içinde yaşamaya yavaş yavaş alışıyordu; haksızlığa uğramışlık hisleri ise 1tür kaderciliğe yol açmıştı. Bu kadercilik, sonsuz gibi gelen ama aslında çok da uzun sürmeyen, sessiz 1trajedinin yaşandığı dönemlerde oluşurdu hep; kimse birbirini dinlemez, anlamazdı çünkü en sıradan kelimeler bile ortak anlamını yitirmişti...
Reklam
Başkalık beni en yakınlarımdan dahi ayırmış ve ayrılık beni gitgide başkalaştırmıştı. Bu yaşam il­kesinden bu yana, teselli ve avuntu istemeyen fakat bizi insanlar­dan ebediyen uzaklaştıran içsel, yalnız, bencil yaşam alışkanlığını yavaş yavaş oluşturarak kendi kendini sebepsizce tüketen sonsuz ve belirsiz melankolinin keskin tadını, anlamak değilse de, tat­maya başladım. Hayır, ben çocukluğu hiçbir şekilde tanımadım. Çocuk olduğumu kesinlikle hatırlamıyorum. Kendimi hep yaba­nıl, dalgın, kenarda, sessiz; bir gülümsemeden, içten bir sevinç çığlığından mahrum anımsıyorum.
Allah'a ve ahiret gününe iman Her insanın arkasında eceli önünde ise dar ağacı hükmünde ölüm , yok olma firak (ayrılık) vardır. Etrafın ne kadar kalabalık olursa dahi dostlar kaybolur veda eder. İnsan aciz ve zerreden güneşe kadar herşeye sonsuz bir ihtiyaç duyar.
Dünyaya son geliş ve ilk yaşayış
"Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar."
Ölümm.
Sonsuz ayrılık...! Ne can yakıcı söz!...Ne kötü bir düşünce.
Reklam
O basit vedalaşmanın ardında sonsuz ayrılık vardı.
Sayfa 60
Yani derinde derinden...
“Şimdi dünya herkesten yapılmış bir gönül yorgunluğu. Şimdi dünya soğuk. İnsan büyüdükçe bir bir ayrılıyormuş sevdiklerinden. İnsan güzellikten önce korkuyu görüyormuş. Şimdi dünya eşiklerde bir salkım gözyaşı. Kimse odalara sığmıyor. Yollar bir yalnızlık ıslığı. Herkes topuklarında bir tomurcuk arzusuyla uyuyor. Şimdi dünya başsız sonsuz bir alın çizgisi. İçinde bütün kadınlardan bir anne. İçinde bütün babalar sigara dumanı. Sen bir basma entarisin ki gittiğin her yer eteklerinde çiçekleniyor. Gülmüyorsun da gökyüzü yıldızlarını döküyor üstümüze. Kömür kokularını sevdiğim kadın, sen ne zaman büyüdün. Ne zaman bütün şarkıların kederi oldun. O yoksulluk içinde bizi ne zaman doğurdun. Nasıl sevdin bu kadar yalan insanı. Köpükler, gamzeler, menevişler… ölümü nerende sakladın. Şimdi dünya evlerde bir ayrılık ayini.”
Şükrü Erbaş
Şükrü Erbaş
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.