Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fatma Zehra Yılmaz

Fatma Zehra Yılmaz
@sonsuza_dek_sophie
Hacettepe Üniversitesi Psikoloji
Ankara
53 okur puanı
Eylül 2021 tarihinde katıldı
Yapılmaması Gereken Bir Kaç Şey
GERÇEKTE İSTEMEYECEĞİNİZ ŞEYLERE ÖZENMEYİN. Fikrini sormayacağınız insanların eleştirilerinden etkilenmeyin. Zaten bir an önce ayrılmak isteyeceğiniz partileri kaçırmaktan korkmayın. Bir gruba ait olmayı dert etmeyin. Kendi tek kişilik kabileniz olun. Sizi asla anlayamayacak insanlarla tartışmayın. Dünyada her şeyi çözmüş birilerinin olduğunu zannetmeyin. Daha çok para, başarı ya da şöhret elde ederek acıdan muaf olacağımızı zannetmeyin. Yüz güzelliğinin, herhangi bir işin ya da ilişkinin mutluluğu garanti edeceğini sanmayın. Cesaretiniz olsa hayır diyeceğiniz şeylere evet demeyin. Endişe ediyorsanız, etmeyin.
Reklam
Örneğin, "Baklava karın istiyorum" diye yazabilirsiniz. Bu isteğinizi yazılı halde görmek otomatik olarak onunla ilgili bir şeyi fark etmenize yol açabilir. Bunu is- tediğiniz için kendinizi aptal gibi hissedebilirsiniz. İçinizdeki bu tutkuyu azaltmanıza yardımcı olacak başka bir yanınızı uyandırmaya o an başlayabilirsiniz. Yine de, yazdıktan sonra tek bir soruyu sormak çok işe yarar. "Neden?" Neden baklava karın istiyorum? Buna mutlaka dürüstçe bir cevap vermelisiniz. "İyi görünmek için." Sonra tekrar: "Neden?" "Kendim için." Ardından bir süre bu cevaba bakıp aslında pek de dürüst olmadığınızı hissedebilirsiniz. Ekleme yaparsınız: "Insanları etkilemek için." Bunun üstüne de, israrcı bir Sokrates gibi, sormaya de- vam edin: "Neden?" "Çünkü onaylanmak istiyorum.” "Neden?" "Çünkü kendimi bir yere ait hissetmek istiyorum." "Neden?" Bu şekilde, tüneli neden sorularıyla uzata uzata, farkındalığın ışığını görünceye kadar daha da derine inmeye devam edebilirsiniz. Fark ettiğiniz şey, baklava karna sahip olma isteğinin aslında düz bir karınla bile ilgili olmadığıdır belki. Vücudunuzla bile ilgisi olmadığıdır. Hatta sağlıkla, güçle, fit olmakla bile ilgisi olmayabilir. Altından bambaşka bir şey çıkabilir. Baklava karna sahip olarak temeline inemeyeceğiniz ve çözeme- yeceğiniz bir şey.
Sayfa 39
Beynimiz deneyimlerimize dayanarak nöroplastisite yoluyla yapısını değiştirir. Hiçbirimiz on yıl önceki insanlar değiliz. Kötü şeyler hissettiğimiz ya da deneyimlediğimizde, hiçbir şeyin sonsuza kadar sürmeyeceğini hatırlamak işimize yarayabilir. Bakış açıları değişir. Kendimizin farklı versiyonlarına dönüşürüz. Bana sorulan en zor soru şuydu: "Hiç kimsem yokken başkaları için nasıl hayatta kalabilirim?" Bunun cevabı, kendi farklı versiyonlarınız için hayatta kalmanız. Karşımıza çıkacak insanlar için, tabii, o da var ama aynı zamanda dönüşeceğiniz insanlar için de.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Belki de insanın evi bir yer değil, yalnızca kaçınılmaz bir koşullanmaydı." James Baldwin, Giovanni'nin Odası
Var olmak kendini bırakabilmektir
KENDİMİZİ AFFETTİKÇE DÜNYA daha güzel bir yere dönüşür. Kötü biri olduğunuza inanarak iyi biri olamazsınız.
Sayfa 17
Reklam
152 syf.
·
Puan vermedi
Psikanalize Yeni Bir Bakış
Psikanalize Yeni Bir BakışErich Fromm
8.4/10 · 57 okunma
Felsefi bir düzeyde bilişsel terapinin işe yaramasının nedeni, benliğin yeni tanınmış güçlerinin getirdiği üstünlükten yararlanmasıdır. Benliğin kendini değiştirebileceğine inandığımız bir çağda, bir zamanlar Güneş'in doğuşu kadar kaçınılmaz görülen düşünce alışkanlıklarını değiş- tirmeye çalışma isteğindeyiz. Çağımızda bilişsel terapi işe yarıyor, çünkü benliğe kendini değiştirmesi için bir dizi teknik sunuyor. Benlik, kendi çıkarı için, kendini daha iyi kılmak için değişmeyi seçiyor.
BİLİŞSEL TERAPİ NEDEN İŞE YARIYOR? Bu sorunun iki tür yanıtı vardır. Mekanik bir düzeyde bilişsel terapinin işe yaramasının nedeni, açıklama tarzını kötümserden iyimsere dönüştürmesi ve bu değişimin ka hıcı olmasıdır. Bilişsel terapi başarısızlığa uğradığınızda kendinizle konuşurken kullanmanız için size bir dizi biliş sel beceri kazandırır. Başarısızlıkla karşılaştığınızda depresyonun içinize yerleşmesini önlemek için bu becerileri kullanabilirsiniz.
Sayfa 154
Depresyon bir düşünce bozukluğuysa kötümserlik ve düşünceye dalma onu körükler. Çözümleme eğilimi depresyonu besler; eylemde bulunma eğilimi depresyonu parçalar.
Sayfa 145
Ona "Sokakta yalpalayarak giden bir sarhoş sana itici olduğunu söylese bunu umursamazdın değil mi?" diye sordum. "Elbette." "Ama sen kendine bir o kadar temelsiz şeyler söylediginde bunlara inanıyorsun. Çünkü bu sözlerin kaynağının yani kendinin daha güvenilir olduğunu düşünüyorsun. Ama öyle değil. Çoğu zaman gerçeği, sarhoşlardan daha çarpık görürüz."
Sayfa 153
Reklam
"Aşksız yaşayamam." "Yaptığım her şey mükemmel olmazsa bir yüz karasıyım demektir." "Herkes beni sevmezse bir yüz karasıyım demektir" "Her sorunun mükemmel bir çözümü vardır. Bu çözümü bulmalıyım." Bu gibi öncüller sizi depresyona hazırlar. Pek çoğumuzun yaptığı gibi siz de yaşamınızı bunlara göre sürdürmeyi seçerseniz, kara günler ve hüzünlü haftalar sizi bekliyor olacaktır. Ancak bir insan açıklama tarzını kötümserden iyimsere çevirebileceği gibi, yaşamına yön vermesi için daha insancıl yeni bir dizi öncül de seçebilir: "Aşk çok değerli ama az bulunan bir şeydir." "Başarı, elimden gelenin en iyisini yapmaktır." "Sizi seven her bir insana karşılık bir de sevmeyen vardır." "Yaşam, parmaklarınla barajdaki en büyük delikleri kapatmaktan ibarettir.
Sayfa 152
144 syf.
·
Puan vermedi
·
112 günde okudu
Kimbilir?
Kimbilir?Engin Geçtan
8.4/10 · 339 okunma
Suzuki ise Budizm'le ilgili açıklamalarında şöyle der: "Alışageldiğimiz düşünceleri altüst eden karşıtlıkla temelinde, içsel yaşantılarımızı normal konuşma diliyle anlatma zorluğu yatmaktadır. Çünkü içsel dünyamızda olanlar konuşma dilimizi aşan yaşantılardır." Görüldüğü gibi, Doğu mistisizmi. nin konuşma diliyle yaşadığı sorunlar günümüz fizikçilerinin dil sorunuyla benzerlik göstermekte ve her iki konuda yapılmak is tenen açıklamalar zaman zaman bazı karşıtlıklara ve mantıksal güçlüklere çarpmakta. Aynı zorluk psikoterapi ortamının dile getirilmesinde de geçerlidir. Psikoterapiye devam etmekte olan bir dostunuza orada neler yaşandığını sorun, yaşadıklarını günlük yaşamda kullanılan sözcükler ve kavramlarla hakkını vererek anlatma imkânını bulamayacaktır.
Sosyal bilimciler konuya ilişkin belirli bir sorunu ele alıp kendi yöntemleriyle araştırmaya ve çözüm aramaya başlıyorlardı, ama araştırma bittiğinde o sorun çoktan sona ermiş ve yenileri ortaya çıkmış oluyordu. Şimdilerde geleneksel bilimin bu tür sorunlara nasıl yaklaştığını bilmiyorum, çalışma yöntemlerine farklı boyutlar katmaya çalışıyor olabilirler.
Oysa biz geleceği yazmaya çalıştıkça gelecek kendini yeniden yazar, gelecek düz bir çizgi üzerinde art arda dizilen olaylar şeklinde tasarlanamayacağı için. Düz çizgi üzerinde tasarılar geliştirebiliriz, ama yola çıkıldığı andan itibaren geleceğin bizimle satranç oynamaya başlayacağını da hesaba katarak. Bu- nu hesaba katmadığımızda, yolumuzda ilerlerken karşılaşıverdiğimiz bir fırtına paniğe kapılmamıza neden olabilir. Paniğe kapılıp fırtınayı durdurmaya ya da yönünü değiştirmeye çalışarsak iş- ler daha da karışır ve baş edemeyeceğimiz bir güç karşısında ye- nik düşme olasılığı da artar. Yaşamı kendimize birtakım kesin çizgilerle ısmarlayamayacağımızı kabul etmişsek, telaşa kapilmayıp satranç oyununu bundan böyle fırtınanın bizi götürdüğü yerde sürdürebiliriz. Orada yenilirsek, bu bir yenilgi değil, dene- yim olur.
463 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.