Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ne? İnsanları kendisine inanmaları şartıyla seven bir Tanrı ha? Bu sevgiye inanmayanlara korkunç gözlerle bakan, tehditler savuran bir Tanrı!
Sayfa 16
"İçimi kemiren hınç değil de tiksinti. Ayaktakımı'nın da haklı olduğunu görünce kaç defa usanç getirdim akıldan!" Baştakilerin bugün "başta olmak" diye adlandırdıkları nesneyi yani iktidarı ayaktakımına "peşkeş" çekip pazarlığa girişildiğini gördükten sonra baştakilere sırt çevirdim!"
Reklam
Tanrı sevilmek istiyorsa adalet dağıtmaktan vazgeçmekle işe başlamalıydı.
Sayfa 15
"Bizi bir kez olsun bütün öbür kitapların ötesine götüremeyen kitap neye yarar?"
Sayfa 112Kitabı okudu
Tam şurada bizi tehdit eden iki korkunç hastalık var: İnsandan derin bir tiksinme!... İnsana derin bir acıma!...
Reklam
Hallacı Mansur'dan Seyyid Nesimi'ye, Mevlana'dan Şeyh Bedreddin'e kadar yüzün solması ile ilgili imge ya da motif diyebileceğimiz bir unsur vardır. Bu imge veya motif daha burada ismini sayamadığımız haksız yere idam edilen pek çok kişi için geçerlidir. Rivayetlere göre bu mazlumlara idama giderken yüzlerinin için sararıp solduğunu sorulmuş, bunların da her biri "Ben sonsuzluğun ufkunda doğan aşk güneşiyim/ Gün batımında güneş her zaman solar" şeklinde cevap vermişlerdir. Buna batarken solan güneşi imgesi diyebiliriz.
"Şehvet denen kancık it bir parça et bulamadı mı nasıl da sevimli sevimli bir parça akıl ister!"
"Kendinin derin olduğunu bilen kimse aydınlığa yönelir;kalabalığa derin görünmek isteyen kimse ise karanlığa yönelir. Kalabalık, dibini göremediği her şeyi derin sanır çünkü: Öyle korkaktır ve suya da öyle istemeyerek atılır ki!
"Fedakarlık"
"-Fedakarlık ve fedakarlık zihniyeti üzerinde bu işin kurbanları, seyircilerine göre başka fikirdedirler- ama onlara hiç konuşma fırsatı verilmemiştir ki."
275 öğeden 181 ile 190 arasındakiler gösteriliyor.