İnsanlar, doğru dürüst herhangi bir işe yaramayacakları açıkça ortadayken, bulundukları mevki, geçmiş hizmetleri ve ünvanları göz önünde bulundurularak kapı önüne konulmuyor ve bu nedenle icat edilmiş uydurma makamlar sayesinde, hiç de uydurma olmayan altı binle on bin ruble arası paralar kazanarak ömürlerinin sonuna kadar refah içinde yaşıyorlardı.
güldüm ve ona bakmak için arkaya doğru eğildim; çünkü yüzünde kocaman bir gülümseme varmış gibi hissediyordum. bu, sonuna kadar tadını çıkarmak istediğim nadir bir olguydu.
Reklam
iskele alabanda Dümeni sol yana doğru sonuna kadar çevirme komutu.
Odamda hâlâ aynı gök gürültüleri, kasırgalar gibi yağıp darmadağın ediyordu yankıyı, bunlardan ilki çok uzaklardan bize doğru fırlatıldığı izlenimini veren ve her geçişinde tüm sukemerlerini de yanına katarak kenti onlarla birlikte parçalamaya giden metronun şimşekleriydi, ardından da, o arada sokaktan yükselen, en aşağıdaki mekanik aletlerden gelen tutarsız çağrılar ve yine dalgalanan kalabalığın o gevşek, kararsız, her zaman bıktırıcı, hep yeniden yola koyulan ve yine kararsız kalan, derken yine geri gelen uğultusu. Kentteki insanların muazzam aşuresi. Yukarıda bulunduğum yerden, ağzınıza geleni söyleyebilirdiniz onlara. Denedim. Hepsi de midemi bulandırıyordu. Bunları gündüz vakti, yüzlerine karşı, söyleyecek cürete sahip değildim, ama bulunduğum yerdeyken korkmama neden yoktu, onlara, “İmdat! İmdat!” diye bağırdım sırf onlarda en ufak bir tepki uyandıracak mı diye merak ettiğim için. Umurlarında bile değildi. Önlerine geceyi gündüzü ve yaşamı katmış gidiyordu insanlar. Kendi gürültülerinden hiçbir şey duymuyorlardı. Sallamıyorlardı. Üstelik kent ne kadar büyük ve ne kadar yüksekse o kadar çok pişkinliğe vuruyorlardı. Diyorum size. Denedim. Değmez.
İnsanlar uzakta, gecenin içinde asılı duran ışıklara doğru ilerliyorlardı, hareketli, rengârenk yılanlar. Tüm çevre sokaklardan sökün ediyorlardı. Ne de çok dolar eder, diye düşündüm, böyle bir kalabalık, sırf mendilleri bile, örneğin ya da ipekçorapları! Hatta sigaraları! İşin kötüsü, insan, tüm bu paranın orta yerinde ne kadar dolaşırsa dolaşsın, eline fazladan tek bir kuruş bile geçmiyordu, gidip yemek yemek için bile! Şöyle bir düşününce, insanların birbirlerine karşı, aynen evler gibi, bu kadar sıkı korunuyor olmaları ne de umut kırıcı.
Sadece ölüler için olmadığına eminim..
Bazı rüyaların sonuna doğru, sevdiğimiz ölülerin yüzlerine bakarken onları okşarken duyduğumuz -saadet, ızdırap, bin türlü şey karışık- karanlık ve garip duygu kadar ezici hiçbir kader olamaz.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.