Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

süphiye ovalı

süphiye ovalı
@sophie
9 okur puanı
Mart 2015 tarihinde katıldı
Aslında, Fransa bisiklet turunu kazanmak veya kanseri yenmek arasında bir seçim yapmam gerekseydi, kanseri seçerdim. Bir insan, bir adam, bir eş, ve bir baba olarak bana kattıklarından dolayı,turnuva birincisi olmaktansa, kanseri yenen adam olamayı tercih ederdim.
Sayfa 285Kitabı okudu
Reklam
Bugün, yarışlar bir teknoloji mucizesidir. Bisikletler o kadar hafif ki tek elinizle başınızın üzerine kaldırabilirsiniz ve bisikletçiler bilgisayar, kalp monitörleri ve hatta alıcı ve verici radyo cihazlarıyla donanımlıdır. Ama yarışın en önemli kuralı hala değişmemiştir; kim zorluklara en iyi şekilde karşı koyarsa ve yokuna devam edecek güce sahipse o kazanır.
Sayfa 238Kitabı okudu
Bisikletten nefret ediyordum, ama düşünüyordum da bir yandan, peki bundan sonra ne yapacaktım ben ? Bir ofiste çaycı olarak mı çalışacaktım ? Artık tam olarak bir şampiyon gibi bile hissetmiyordum. O anda ne yapmak istediğimi hiç bilmiyordum, sadece her şeyden kaçmak istiyordum ve bunu da yaptım. Tüm sorumluluklarımdan kaçtım. Artık kanserden kurtulmanın sadece bedenin iyileşmesi olamadığını biliyordum. Zihnimin ve ruhumun da iyileşmeye ihtiyacı vardır.
Sayfa 212Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Neden ben? Yaşama şansım ne? gibi soruların yanıtları bilinmezdi. Neredeyse bu soruların hepsinin çok belirsiz olduğunu düşünmeye, hissetmeye başlamıştım. Yaşamımın büyük bir bölümünü, kazanma ve kaybetmeye dayalı basit bir bir çizelge etrafında devam ettirmiştim, ancak kanser bana belirsizliklere dayanma gücü veriyordu.
Sayfa 110Kitabı okudu
Bir sporcuya iyi bir dayanıklılık kazandıran şey, olası utancı karşılayabilmek ve yakınmaksızın acı çekebilmektir.Bu işin, dişlerimi sıkıp nasıl göründüğüne bakmadan herkesi geçmekten ibaret olduğunu keşfettiğimde kazandım. Hangi spor olduğu çok da önemli değildi.Düz ve uzun mesafeli bir yarışta herkesi geçebilirdim. Bu bir acı çekme festivaliyse, bunda başarılıydım.
Reklam
Örneğin Fransa'nın dağ ve tepelerinde uçtuğumu söyleyen yazılar okudum. Ama tepede uçulmaz; yavaş yavaş ve acı çekerek mücadele edilir ve belki, eğer çok çalışırsanız zirveye herkesin önünde varırsınız.
Sayfa 13 - goaKitabı okudu
Paylaşmak eyleminde 'benim', 'bana ait' deyimlerinin yeri yoktur. Bölüşmede ise 'o benimdir' 'şu da senin'. ' Paylaşmayı' öğrenememiş insanların yaşama biçiminde 'bölüşme, bölünme' kaçınılmaz olur. Hayatı paylaşma kültürüne erişmemiş bir toplumda (toplumumuzu böyle görüyorum), kadını çalışması da 'değeri bilinmeyen emek' olmaktan kurtulamaz. Değerli gelir, gene erkeğin geliridir. Kadını geliriyse göze bile görünmez. Erkek, geleneksel işveren durumunu ekonomik açıdan bırakmış olsa bile, toplumsal açıdan bırakmamıştır. Çalışan kadın bile evliliği süresince 'erkeğin kendisine baktığı' duygusunu bırakamaz.
Sayfa 50 - AlkımKitabı okudu
Her toplum, erkek-kadın birlikteliğine bir biçim bulmak zorundadır. Çünkü, erkek-kadın birlikteliği insan türünün çoğalması için zorunlu bir olgu. Çocuklar doğacaktır ve insan türü yaşayacaktır. Bu biyolojik zorunluluk, bir toplum yapısına göre toplumsal bir biçimde gerçekleşecektir. 'Evlilik kurumu' içinde yaşadığımız toplumların kendi kurallarını, kendi değer yargılarını aktardığı bir yaşama biçimi. Her kurallar topluluğu gibi, ona uyanları rahat ettiren, ona uymayanları rahatsız ettiren bir yapısı var. Kurumun temelinde 'ekonomik güvence' var, 'toplumsal güvence' var, 'pskoljik güvence' var. Kurum erkeğe de kadına da bu 'güvenceleri veriyor. Erkeğe, toplumdan 'ailesinin hakkını isteme' gücünü veriyor, 'ev sorumluluğu yüklenmiş olmanın güvenirliliğini' veriyor, 'gidince ayağını uzatabileceği, yuvam diyebileceği bir yer olma' güvencesini veriyor. Kadına da, 'aç değilim, açıkta değilim'güvencesini, 'evli kadın statüsünü', 'cebimde anahtarım, mektupta adresim var' rahatlığını veriyor.
Sayfa 41 - AlkımKitabı okudu
Belki de kendi gençliğimi hiç unutmadığımdan, hep bir şefkat duyarım gençlere, söyleyemedikleri korkularını bilirim onların, henüz bir umut haline bile dönüşememiş hayallerinin kendilerini nasıl ürküttüğünü, hayatın kalabalığında kaybolmaktan nasıl endişe ettiklerini, en küçük başarısızlığın onların tedirgin ruhlarını nasıl dağladığını, hak ettiklerine inandıkları özeni göremediklerinde nasıl kırıldıklarını, nasıl çocukça bir acelecilikle kendilerini kanıtlamak için uğraştıklarını,' ben ne olacağım' sorusunun içlerinde nasıl çınladığını, ne kadar çabuk umutsuzluğa kapıldıklarını bilirim. *** Onların güvenle yaslanacakları bir geçmişleri yoktur, değerlerini kabul ettirecek, bir kanıt isteyen kalabalıklara gösterecek bir kanıtları yoktur, onları parlak bir geleceğe götürecek haritaları yoktur. Coşkuları, heyecanları,arzuları, endişeleri, korkuları vardır.
Sayfa 122123 - AlkımKitabı okudu
Bir kadınla bir erkek yaklaştıklarında, birbirlerini sevdiklerinde aralarında yeni bir canlı, 'ilişki dediğimiz yeni bir varlık doğuyordu; birbirini seven her kadınla her erkek kaçınılmaz olarak iki insandan üç 'canlı' çıkartıyorlardı, kendileri ve ilişkileri. Önce, onları birbirine yaklaştıran 'ilişki' büyüdükçe sanki onları iki yana doğru itiyor, mutlu anlardan çok mutsuz anlardan beslenerek irileşiyor, ikisinin arasında bir bağ olmaktan çıkıp onların arasında bir duvara dönüşüyordu. Aşılması çok güç bir duvara. İlişki dediğimiz, iki insanın ortak hafızası. Hafıza, sahibini tehlikelerden korumak için iyiliklerden çok kötülükleri biriktiriyor, acıların, tehlikelerin, öfkelerin altını koyu koyu çiziyor, kuşkuları arttırıyor,kızgınlıkları körüklüyordu. Biz üç kişiyiz. Beb, sevdiğim ve ilişkimiz.
Sayfa 10 - AlkımKitabı okudu
Reklam
Bu çok tuhaf, anlatılması çok zor bir yanılsamaydı,bir yanınla öldürdüğünde onun öleceğini biliyordun, gerçeklikle bütün bağların kopmuyordu, ama bir yanınla da onun cinayetten sonra ölmeyeceğine inanıyordun,cinayet bir oyun gibi geliyordu sana.Cinayete giden yol bu yanılgıyla açılıyordu, o anda, bundan bütün kalbimle emindim.
Sayfa 194 - can yayınlarıKitabı okudu
Başkalarının en iyi gizlenen sırlarına bile ulaşmanın daima bir yolu bulunurdu,ama insanın kendi sırlarına erişmesi neredeyse imkansızdı ve yazarlık bu imkansızı yaşamaktı sürekli.
Sayfa 24 - can yayınlarıKitabı okudu
O uzun ve imkansız kaçışta, kendimize sürekli anlatmak istediğimiz, içimizdeki yargıcıyı ikna edebilmek için sürekli söylediğimiz hep aynıydı: 'Benim hayatımı mahveden ben değilim, onlar mahvetti benim hayatımı.' Hayatımıza girmiş ve oradan 'suçlu ilan edilmeden' çıkmayı başarmış kaç kişi vardır? Bu kadar çok suçlunun hayatımızda birikmesi bizi kuşkulandırmıyor muydu, bunca suçlunun ancak bir hapishanede bir araya gelebileceğini hiç düşünmüyor muyduk?
Sayfa 22 - alkımKitabı okudu
Ve, biz o sezginin yanlış olduğunu kanıtlayacak hikayeler anlatıyorduk. Bizim hep iyi kalpli bir kurban, başkalarının ise insafsız cellatlar olduğu hikayeler. Bunları anlatırken kendi gerçeğimizi unutuyor, kendi hapishanemizden kaçıyor,özgürleşiyorduk ama gözlerimizi yeniden açtığımızda kendimizi yeniden aynı hapishanenin içinde buluyorduk, üstelik bizi bunaltan sezgilerimiz yeni yeni yalanlarla daha da güçlenmiş, ruhumuzu yaralayan yalanlar daha çoğalmış bulunuyordu.
Sayfa 19 - alkımKitabı okudu
Dualarında aramadığın yarin koca şehrin sokaklarında karşına çıkmasını beklemeyeceksin. Ezanına gitmediğin Hakk'ın gönlüne sevda düşürmesini beklemeyeceksin. Bu büyük şehirlerde duygularıyla oynamadığın, kırmak istemediğin insanlar seni saf sanıyor. Sen ise Allah'tan korkarsın, bilmezler.
Allah'a dönüp ne büyük derdim var diyeceğimize, derdimize dönüp ne büyük Allah'ımız var diyelim Ne dert kalır geriye ne de bakmak geriye..
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
Hiçbir şiir seni geri getirmeyecek, Ama bütün şiirler sana gelecek her satır ve sayfada...
....Tebliğ metodunda kişi bilinçli olursa karşısındaki kişinin durumuna göre konuşur veya susar. ....Efendimiz (s.a.v.) yersiz tartışmayı yasaklamıştır.Tartışma ile emri bilmaruf apayrı birer konu. Tartışmadan pek netice alınamıyor. Dolayısı ile ilim yersiz zamanda aktarılıyor. ...Şahsen ben fazla aksi olduğumdan kendimi çoğu kez zabtedemiyorum. Ama şu bir kaç yıl içinde epeyce mesafe katettiğimde bir gerçek. Bunu da İslam'ın ilmine borçluyum. Neyi İslama borçlu değiliz. O da ayrı bir konu. Tabi şu gerçeği karıştırmayalım.Adam dinine hakaret edecek, dinde olmayan bir şeyi var gibi gösterecek, sen de susacaksın. Olmaz öyle şey! O kişiye gereken cevap verilmelidir.Fakat İslam ahlakına uygun olarak verilmelidir.
Ben, bilhassa tartışmalar konusunda çok hata yaptım.İslamın ulubuyla tartışmayı çok geç öğrendim.
Bu davada çalışanlar bilsinler ki, ömürlerinin bir yarısı İslam düşmanları, diğer yarısı da ifratçı, taasupta haddi aşmış müslümanlar tarafından yıpranacaktır.
Hayalimde şöyle düşünürüm. Bir gün benim mezarım da tenha bir yerde kimsesiz kalacak. Gece yarısı tanımadığım mezarlar arasında yapayalnız kalacağım. Gündüz girmeye ürperdiğim mezarlıkta gece yalnız yatacağım. Aman Allah'ım!.. Ne müthiş bir olay!.. Gece de mi? Gündüz de mi? Bedenim çürüdü mü? Çürümedi mi? Anlayamayacağım. Allah'ın razı olduğu amelleri yapmalıyım ki... Ruhum huzur bulsun. Allah celle amellerimden razı olmalı. O halde ihlaslı olmak, Allah'tan başka ilah tanımamak, ilahlık iddia eden keferelere rest çekmek, sünnete sarılıp ibadetlere de çok önem vermek lazım...
* * Öyle bir açmaz ki, konu dönüp dolaşıp gafletimizin sınırlarına dönüyor. Yapmak istiyoruz ama neyi bilmiyoruz Bilsek de; Anne nasihati sigortalı işimizi kaybederiz diye korkuyoruz. Bilmek de koyuyor bilmemek de, sonuç yapamamaksa... Daha kötüsü ne biliyormusun kardeşim, Acımız dünyaya geri dönünce morfinleniyor. Gözyaşlarımız timsahlaşıyor, kendimizi mutlu hissediyoruz, vicdan sızlamayınca yolumuz doğru sanıyoruz, yanlış vicdan sızlamaz kardeşim.
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
Geceler Geceleri neden uyumuyorsun dedi, Uyumak mı? Teheccüdden sonra seni düşünmek varken, Geceler uyumak için fazla güzel değil mi ?
KIRMIZI KÖRÜKLÜ OTOBÜS Öyle ihtimaller denedim ki sana; bir keresinde bütün paramı o eski kırmızı körüklü otobüslerde günlerce sensiz İstanbul'u gezmeye vermiştim. Dünyadaki bütün teyzelere yer vermek için, 'Allah sevdiğine kavuştursun yavrum' duası alabilmek için
'Haminnem bir çok sevdiğini kaybetti.O her zaman der ki, acı sen onu yaşatmaya devam ettiğin sürece devam eder.'
Sayfa 129Kitabı okudu
"İki saattir hiç kımıldamadan oturuyorsunuz o soğuk taşta. Artık kalksanız ve yüzünüzü, arkanıza aldığınız şu güneşe çevirseniz." Elleri hâlâ kadına doğru uzanmış, onu tutmasını bekliyordu.
'Hayat devam ediyor.'dedi adam yumuşak bir sesle.'Ve biz geride kalanlar, kendi payımıza düşen kısmı tamamlamak zorundayız.'
Sayfa 24 - Candan Özer ARAFKitabı okudu