Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Roman?" "Efendim?" "Bir itirafta bulunacağım." "Kötü bir şey mi?" "Evet. Şey... bu, bu bir nevi bir sorun. Büyük. bir sorun." "Dökül bakalım Nina." "Ben sana aşık oldum Roman." "Öyleyse aynı sorunu paylaşıyoruz malysh," "Şu altı aylık anlaşma var ya? İptal, Nina. Neye karar verdiğimiz umurumda değil. Sen artık benimsin ve gitmene izin vermeyeceğim. Asla."
Sayfa 164 - Artemis YayınlarıKitabı okuyor
"Yine mi sorun var?".. "Evet!" diye bağırmak istiyordu. Evet, sorun vardı.
Reklam
Bu sahneyi kafamda canlandırınca çok hoş göründü
“Annabel? Bayan Winslow?” Annabel bitkin biçimde gülümsedi. “Burada ne yapıyorsun?” diye sordu adam. Kaşları kay­gıyla çatılmış halde odanın diğer tarafına doğru hızla yürüdü. “Bir sorun mu var?” Annabel başını hayır anlamında salladı,ama Bay Grey’e bir kere ba­kınca bastırmak için çok uğraştığı her şey uyandı, gözlerinin arkasına baskı yaptı ve boğazı düğümlendi. “Annabel?” dedi adam, önünde diz çökerek. Annabel gözyaşlarına boğuldu.
HİSSEDİYORUM BU KIZ İHANET EDECEK. AMA OLAMAZ OLMAYACAK ÇOK TATLILAE HAYIR
"Eğer tanrılar savaşırsa, işler Truva Savaşı'ndaki gibi mi olacak? Yani, Athena, Posedion'a karşı mı savaşacak?" "Annemin ne yapacağını bilmiyorum. Bildiğim şu ki ben senin yanında olacağım." "Neden?" "Çünkü sen benim arkadaşımsın, Yosun Kafa. Başka salakça sorun var mı?"
Bende bir şey var zannettim. Pek bir sorun yok gibi duruyor.
"Hangi tehlikeden? Peşimde kim var?" "Ah, pek kimse yok. Yalnızca Ölülerin Tanrısı ve onun yardakçılarından en kana susamışları."
Aydınlanma çağında ölen Tanrı'nın yerini hiç gecikmeden doğa aldı. Aydınlanma öncesinde Tanrı'nın ne olduğu ve nasıl olması gerektiği araştırılırken, aydınlanmayla birlikte doğanın ne olduğu ve nasıl olması gerektiği araştırılmaya başlandı. Sorun, Tanrı'nın olup olmadığı sorunu değil, sorun, Tanrı'nın neden var ve neden yok olduğu sorunudur. Doğanın bir kriter olması ve olmaması sorun değil, sorun, doğanın neden kriter olması gerektiği ve gerekmediğidir.
Reklam
Beyinlerimizin boyutları, evrim teorisyenleri için büyük bir sorun teşkil eden bir insan var oluşu gerçeği olmanın yanı sıra, daha büyük bir sorunu da işaret eder: modern in­sanın anatomik biçimi. Beyinlerimiz son 200,000 yılda çok değişmedi, bedenlerimiz de öyle. Fosillerden aldığımız bilgi­lere göre, bugün atalarımızın 200 bin yıl önce sahip oldukla­rı aynı bedenlere sahibiz. Soru şu: Neden? Eğer evrim yaşam diğer türleri için olduğu kadar biz insanlar için de geçerliyse, o zaman bu zaman zarfı içinde neden değişmedik?
Ama şöyle bir sorun var: Geleceği bilemeyiz. Haberlere bakıp korkunç şeyler görürüz ama asla emin olamayız. Gelecek böyle bir şeydir. Bilinemez. Bir noktada bir şey bilmediğinizi kabul etmek zorunda kalırsınız. Sonraki sayfalara göz atmayı bırakıp okuduğunuz sayfaya yoğunlaşmak zorunda kalırsınız.
Sayfa 313 - Domingo YayıncılıkKitabı okudu
"Kendinize kafamın içinde ne var diye değil, kafam neyin içinde diye sorun."
Kaplumbağalar da Uçar başlığında karşımıza hiç beklenmedik bir imgelem çıkıyor: Umutla ilişkilendirilmiş ölüm temayülü... Tahammül edilmesi olanaksız haldeki bir dünyanın çocukları bu film ve aynı başlık altında görece ikiye ayrılmaktadırlar: Bir yaşam biçimi olarak direnmenin estetiğini bilinçdışı etkenlerin tetiklemesiyle benimseyip bunu gündelik hayatın tekdüzeliğine sindiren ve yaşamaktan başka çaresi olmadığı için 'umarsızca' hayatta kalmak adına çaba sarf edenler ile bitkinlik ve bezginliği daha fazla tahammül edilemez bulmanın getirdiği 'yeniklikle' hayat karşısında son kozunu oynama 'umudunu' sürdürerek intiharlı bir sona hazırlananlar. Film bu minvalde yaşamak ile felsefi bir sorun olan kendini öldürmenin açığa vurulduğu iki sorunsala birden çözüm bulma derdine düşmeden izleyenlerin zihninde üçüncü bir tartışma konusu var etmektedir: Bireyi 'özgürlük' çıkmazından kurtarabilecek tek şey ölümdür!
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.