Müslüman toplumlar, sürekli olarak bu eski şeriat anlayışına dönmekle, hakikatin aktif arayıcıları olmaktan çıkıp, pasif muhataplarına dönüşmüşlerdi. Çağdaş problemlerin tümünü, asırlar öncesinin sosyal yapılarının çözeceğine dair inanç, psikolojik teselliden ibaretti. Nostalji ve kendinden emin olma hali, Müslümanların yeni ruh haliydi. Yine de herkesin geçmişteki şeriat yaşamını arzulamadığını biliyordum. Şeriata derinden bağlı, ama davranışlarında son derece "modern" olan Ayşe'yi düşündüm.
Sayfa 240 - Mahya YayıncılıkKitabı okuyor
Sosyal fobisi olan insanlar,başkaları kendilerini nasıl görüyorsa öyle olduklarını düşünürler.Oysa biz başka insanların gördüğü imgeden ibaret değilizdir.
Sayfa 183
Reklam
Bağımlılık
Kişilik,sosyal şartlar,kişinin zihin yapısı,inanış biçimi,değerleri vs. hepsi bağımlılık üzerinde tesiri olan parametrelerdir.Bunların hepsinin toplamıyla ve bu arada beyindeki bazı salgıların düzeninin bozulmasıyla açıklanabilir.
Sayfa 170
O zamanlar, Avrupa ve Ortadoğu arasında "medeniyetler çatışması"nın kaçınılmazlığının hiç bahsi geçmiyordu. Bu durum bazıları için 1920'de emperyal güçler tarafından imparatorluğa dayatılan savaş sonrası antlaşmayla doğan hayal kırıklığı sonucu ortaya çıkacaktı. Ancak imparatorluğun zayıfladığı yıllarda, birçok tartışma Avrupa'nın tanımladığı modernitenin Ortadoğu toplumlarına nasıl tanıtılacağına yoğunlaşmıştı. İster Avrupa ister Ortadoğu bağlamında olsun, modernite tanımlanması zor bir kavramdır. Modern olmak istatistiksel veriyle ölçülebilir mi? Eğer öyleyse, hangi veriler önemlidir? Ya da modernite sadece bir ruh hali midir? 20. yüzyılın bitiminde, Arap yazarların "modern" düşünceyi ifade etmek için seçtikleri iki kelime hadis ve asri idi. Her iki terim de, şu anda, "şimdi"de olan anlamını taşıyorlar ve bu nedenle de yazarların bu terimlerle tam olarak ne ifade ettiklerini anlamamıza ciddi anlamda katkıda bulunmuyorlar. Modernitenin Ortadoğu'daki savunucuları onu geçmişle bir kopma olarak anladılar. Öte yandan, geçmişin hangi kısmı gözden çıkartılabileceği ve geçirgen modernliğin devamlılığı- na uyması için nelerin güncellendiği gibi meseleler yazılı medyada süregelen tartışma konularıydı. Tüm miras alınmış gelenekleri atılması gereken safralar olarak gören birkaç radikal de vardı ama çoğu böyle değildi. Bilakis, entelektüellerin çoğu geleneğin ahlakının geleceğin bilimsellik kisvesine bürüneceği bir uzlaşmayı amaçladılar. Modern çağ hakkında, yazılanların çoğunun amaçladığı şey, büyük bir sosyal veya siyasi devrimdense, Arap toplumunun dönüşümüydü.
Sayfa 212Kitabı okudu
1952’de Amerikan Psikiyatristler Birliği (American Psychiatric Association-APA) “Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-DSM-I”i tanımladı. Bu sistematik tanı için atılan önemli bir adımdı. Ancak, burada tarif edilen bozuklukların sayısı, yıllar içinde giderek arttı, “Okuma bozukluğu”, “sosyal davranış bozukluğu”, “yazılı ifadenin bozukluğu” gibi rahatsızlık tanımlamaları da yapıldı. DSH 1, 112 ruhsal patolojiden söz ederken, 1980’de bu sayı 224’e, 1994’de 374’e ulaşmıştı. Hem DSM, hem de ICD’nin ruh hastalıklarına ayrılan bölümü, tanılamayı kolaylaştırmak içindi. Ancak, artırılan hastalıklı ruh hali tanımlamaları, sadece tanı ve tedavi için kullanılmadılar.
Francis Bacon ve Rene Descartes, örneğin, Aristocu araştırma biçimlerine geri dönüp bilimi faydalı olabileceği konuma yerleştirdiler. Aynı zamanda, onlar ve diğerleri, her fiziki olayın tamamen fiziki nedenleri olduğunu savunan mekanik dünya görüşünü kurdular. Galileo ,Descartes ve diğerleri, dünyadaki her şeyin, hava ,su ve ateşten olduğuna dair
Reklam
Her ne kadar 1 950 ve 60 'ların "yapabiliriz" ruh hali bi­ lim ve teknolojide akla gelmeyecek ilerlemeler kaydedilme­ sini sağlamış olsa da, bu durum 1 960'ların sonlarında genç­ lerin hakimiyetindeki kültürün talep ettiği sosyal ve politik ref o rmları gerçekleştirme konusunda sınıfta kaldı. Lasch 'e göre toplumu değiştirebilme konusunda öyle bir ümitsizliğe kapıldık ki, içimize kapanıp, değiştirebileceğimiz tek şeye döndük: kendimize. Artan bilinç, sağlık ve kişisel gelişimimiz sayesinde, nereye gittiği belli olmayan bir dünyanın yarattığı kaygıları dindirmenin yollarını bulduk. Aslında bir bakıma tek meşguliyetimiz, "Kendim" oldu.
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
Diderot etkisi
Diderot Etkisi yeni bir eşyaya sahip olmanın sıklıkla ek satın almalara neden olan bir tüketim sarmalına sebep olduğunu ifade eder. Yapacağınız bir sonraki şeye, genellikle yapmayı henüz bitirdiğiniz şeye dayanarak kadar verirsiniz. Tuvalete gitmek ellerinizi yıkamaya ve kurulamaya yol açar, bu size kirli havluları çamaşır sepetine atmanız
Bir kâğıt bırakmış. “Kendi kendimden nefretimin çirkinleştirdiği...” Ha... Evet... Bir kelime daha var, şimdi hatırladım: “Kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım.” Bu cümle her şeyi söylüyor. Şaşıyorum. Meral’in kendi kendisini bu kadar kısa bir ibare içine sığdırabilmesindeki başarıya hayret ediyorum.
199 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.