...yoğun bir mesaj bombardımanı ile karşı karşıyayız. Medyada ve sosyal çevrede tükettiğin kadar varsın mesajı mütemadiyen yeniden üretiliyor. Tüketmedikçe eksik kaldığınızı hissediyor, içimizde bir boşluk duyuyor ve bu boşluğu doldurmak için yeniden tüketime yöneliyoruz.
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
Reklam
Bir çok insan kaç insanın fotoğraflarını, paylaşımlarını veya durum güncellemelerini “beğenme“ sayısına bağlı olarak kendini yargılama ve buna bağlı olarak iyi ya da kötü hissetme eğilimine sahip. Çok az insan olumlu tepki verirse, hayal kırıklığına uğrarlar. İnsanların çevrimiçi yaptıklarını “beğenmemesi“, hayallerindeki insana dönüşmeye çalışan ve olumlu geri bildirimlere ihtiyaç duyan gençler açısından zararlı olabilir. Bu bazen insanların “beğeni çılgınlığına“ kapılmasına neden olabiliyor. Sırf başkaları kendi paylaşımlarını “beğensin“ diye, onların paylaşımlarını “beğeniyorlar“. Bu son derece normal bir davranış ama ruh hali açısından hiç de iyi değil. Elbette insanların bizi sevmesini isteriz. Ancak insanların bizi beğenip beğenmediği veya onaylarını hak Edip etmediğimiz üzerine çok fazla zaman harcamak olumlu bir yaşam şekli olmayacaktır. Hiç şüphe yok ki birkaç “beğeni“ tıklanmasından çok daha değerliyiz. Kesinlikle öyleyiz ama sosyal medya bizi öyle olmadığımız konusunda endişelenmek için cesaretlendirir.
Sayfa 142 - Peta Kitap YayıncılıkKitabı okudu
İnsanların sosyal hayatı birbirlerini 'yansıtma' ve bu yansımalara hem olumlu hem de olumsuz sonuçlarla yanıt verme becerisi üstüne kuruludur. Örneğin kendinizi harika hissediyorsanız ve işe gittiğinizde patronunuz kötü bir ruh hâli içindeyse kısa süre sonra siz de kendinizi keyifsiz hissetmeye başlarsınız. Bir öğretmen öfkelenirse veya bıkkın davranırsa sınıfındaki çocuklar da yanlış davranmaya, öğretmenleri tarafından ifade edilen güçlü duyguyu yansıtmaya başlar. Korkmuş bir çocuğu sakinleştirebilmek için önce kendinizi sakinleştirmeniz gerekir.
Sayfa 105
Eğer ruh hâli mantığa bağlıysa, umutsuzluk için olduğu kadar sevinç için de neden var demektir.
Sayfa 32 - Say Yayınları – 11. Baskı ~ 2013, İSTANBULKitabı okudu
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Reklam
"İnsanın yoklaşma hamlesinden doğan fanilik duygusu ya Pierre Loti veya ondan ilham alan Yahya Kemal gibi şairlerde bir geçicilik hüznü uyandırır yahut da orta adamda 'Bugün varız, yarın yok.' , 'Bir günün beyliği beyliktir' tarzında hedonist, keyif ve kazanç temayüllerini azdıran bir hayat telakkisi içinde 'vur patlasın, çal oynasın' ahlakı vücuda getirir. Yaşadığımız çağ bu ruh hali içindedir. Söylemeye hacet yok ki, şiir tarafıyla bu bir geçicilik melankolisi, haya tarifiyle bir uzviyet hamlesi ve hareket halinde bir fanilik prensibidir. Bu iki zıt hamle insanda iki benlik yaratmıştır. Birincisi, aşk ve fedakarlık hamleleri halinde kendi kendini aşar ve ebedilik değerlerine sarılır. Sevgili aşkından, aile aşkından, meslek aşkından, millet aşkından, insanlık aşkından Allah aşkına kadar gider. İnsan fanilik sıkıntısından böyle kurtulur ve varlığının en dolgun halini yaşar. Her insanda bu 'birinci' türlü an ve dereceleriyle, pek az veya pek çok şuurlu olarak vardır. Bütün sosyal ve kutsal değerler oradadır. İkincisi, tabiata, uzviyete, biyolojik hayata ve iç güdülere bağlıdır ve fani değerlere sarılır. Zamanımızda para ve lüks hırsı, kazanç ve keyif ahlakı çok defa birinci benliğimizi baskı altında tutan 'ikinci'mizin davranışlarından doğmuştur. Bütün kabah iştah ve şehvet, kibir ve gösteriş değerleri oradadır. Zamanımızda bu ikincinin birinciye baskın çıkışı bir tesadüf değildir, uzun bir tarih gelişinin neticesidir.
Erkek de olsa kadın da olsa insan yalnızlık, terk edilmişlik, utangaçlık, sözlüklerin sosyal ilişkiler sonucunda ortaya çıkan kederli ruh hali diye tanımladıkları, iradeye, duruşa ve beyne etkileri olan olumsuz söz­cükler dolayısıyla içlerinde bir şeylerin koptuğunu hissedebilir
Sayfa 43
Açık ki çoğumuz ihtiyacımız olmayan şeyleri de satın alıyor ve satın aldıkça kendimizi daha mutlu, daha tamamlanmış hissediyoruz. Neden böyle bir yanılsamaya kurban oluyoruz? Öncelikli olarak yoğun bir mesaj bombardımanıyla karşı karşıyayız. Medyada ve sosyal çevrede “tükettiğin kadar varsın” mesajı mütemadiyen yeniden üretiliyor. Tüketmedikçe eksik kaldığımızı hissediyor, içimizde bir boşluk duyuyor ve bu boşluğu doldurmak için yeniden tüketime yöneliyoruz. Bunda biraz kolaya kaçmanın da rolü var. Çünkü içimizdeki boşluğu asıl dolduracak olan içsel ve kalıcı değerlere ulaşmak ciddi anlamda çaba gerektiriyor. Manevi değerler kazanma zahmetine katlanmak zor geldikçe, değer açlığımızı maddi tüketim unsurları üzerinden gidermeye çalışıyoruz.
Batı uygarlığı Ay'a insan taşıyan veya uzayın derinliklerine doğru yol alıp dünyaya fotoğraflar gönderebilen araçlar yapmış, daha nice teknoloji harikasıyla insanlığın önünde arz-ı endam etmiştir ama, insanlara huzurlu bir ruh hali, mutlu bir aile hayatı, âhenkli bir sosyal hayat inşa ve ikram edememiştir.
200 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.