KAN DAVASI, SUÇ TAKİBİ VE SAVAŞ DAYANIŞMALARI
Bu tür dayanışmaları önce Dicle bölgesi aşiretlerinde tetkik edelim: Bu aşiretlerde birbirinden geniş üç grup görülür: «Hamse», «Beniamme», «Sıhiye».. l. Hamse, beşinci göbeğe kadar amcazadeler de-mektir. Soy zincirinde mevcut bulunan «asabe» (baba tarafından akrabalar) terimi, şimdiki aşiretlerin dilinde bu kelimelerle yer değiştirmiştir.Çünkü bunlar, akrabalık sınırını da gösterirler. Oysa «asabe» kelime-sinde akrabalığın kaçıncı göbeğe kadar çıktığını göste-ren bir işaret yoktur. «Beniamr» kelimesi «Beniamr»ın (amroğulları) ge-liştirilmiş şekli olmalı. 2. «Beniamme» özel bir isimle oluşturulur. Siyasal bir birleşimdir. Çeşitli «fuuz» (büyük aile) veya «batın» ın (sop) şeyhleri, içlerinden birini «seyhuşşucuh» (aşiret reisi) seçerek, onun başkanlığında siyasi bir kurul oluşturmaya karar verince, sözü edilen şahsın çadırında toplanırlar. Reis olacak kimse, kılıcını uzatır. Hepsi kılıca parmaklarıyla dokunurlar. Bu törenden büyük aile ve soplardan oluşan «Beniamme» grubu doğar. 3. «Sıhiye» ye gelince, bu da bir bölgede oturan «beniamme»lerin bütünüdür. Bir cinayet olayında eğer katil ve maktul (Öldüren ve ölen) aynı beniamme’ye mensup olurlarsa, kan davasının ortak sorumluluğu katilin «Hamse»sine yöneltilir
Halbuki islâmı ideal edinmiş erdemli ve aktif, hayırda yarışanlar topluluğu, soy sop veya servet aramayacaktır mensubunda. Bu öncüler, halkın sadece erdeme, fedakârlığa ve iş görme yetisine bakarak etrafında toplandığı insanların kurduğu tarihî - sosyolojik bir kuruluş olacaktır.
Reklam
Tanzimat Hareketini Tahlil
Osmanlı Devleti'nin yenileşme ihtiyacı vardı. Müesseselerin tazelenmesi gerekliydi. Ancak Tanzimat bir yenileşme değil, kökten değişmeyi getiriyordu. Üstelik de bu değişim devletin dayandığı sisteme uymuyordu. Osmanlı Devleti dinî esaslara dayalıydı. Irk ve soy ayrılığı güdülmezdi. Irk yok, ümmet vardı. Devletin asıl sahibi olarak yalnızca Türkler değil, bütün Müslümanlar görülüyordu. Tanzimat'la bu görüş terk edildi. Bir süre sonra da "Türkçülük" ve "Turancılık" hareketleri başladı. Irklar ayrıldı. Bu da zamanla Osmanlı Devleti hâkimiyeti altında yüzyıllardır barış içinde yaşanmış olan ırklara "bağımsızlık" fikrini aşıladı. Ve Osmanlı Devleti kısa bir süre sonra parçalanmaya başladı...
Sayfa 414 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okuyor
Çok ama çok iyi bir tespit
Korku, benleri biz olmaya iter, bireyselliğin kalkmasına sebep olur. Ama üstün, soy gücüne sahip adam, biz değil ben olmak ister.
Sayfa 24 - Kapra Yayıncılık, 1. Baskı, Kasım 2020
"Bronz, bir şey soracağım." "Sor." "çocuğun olursa adı platin mi olur?" iğrenç bir şey söylemişim givi bakarken konuşmaya devam ettim. "Altın, Gümüş ve Bronz diye devam ediyorsunuz. Herhalde çocuğun olursa adı Platin olur." "Sen mümkünse bir daha sarhoş olma, Hisar." "Komikti kabul
Atsız Türkiye Yayınevi'nde: Nihal Atsız 1947-1949 yıllarında Türkiye Yayınevi'nde uzman olarak çalışmıştır. İşi tarihî yayınlara nezaret etmektir (Hacaloğlu 2013: 34). Yayınevi'nin sahibi Tahsin Demiray Kadıköy Sultanisinden beri Atsız'ın arkadaşıdır ve Bozkurtların Ölümü romanını da o yayımlamıştır. Atsız'ın Türkiye
Reklam
"Il n'y a qu'une chose, rester soy-même" 'En önemli şey, insanın kendisi kalması,değişmemesidir.'
Günlerin bulutlu ve kısa olduğu yerde, ölmekten acı duymayan bir soy doğar.” Coğrafyanın ve iklimlerin, insanın bedeninden çok ruhuna verdiği biçimin, bir derin iç sıkıntının, dilde billurlaşmış resmi olan Petrarca’nın bu sözü, onca yüzyılı ve kastını aşar, gelir, taşranın ruh atlası olarak serilir önümüze. Ölümden acı duymayan bir yaşam…
Ben bir soy zincirinin ilk değil son halkası, kendi insanlarımın en sonuncusu, onların birikmiş hüzinlerinin, hayal kırıklıklarının ve utançlarinin emanetçisi olacağım. En berbat vazife bana düşüyor: Sevdiklerimi teşhis edeceğim, sonra başımı sallayacağım ve örtü yeniden yüzlerinin üstüne çekilecek. [...]
Sayfa 424
Bu derece yakışıklı , soy sop sahibi , kısacası her bakımdan kusursuz bir genç erkeğin kendini beğenmiş olmasına şaşılmaz sanırım. Yani demek istiyorum ki gururlu olmaya hakkı var.
Reklam
Tür Seçilimi
Türler arasındaki rekabet evrimsel açıdan çok önemlidir. Bu olgu bir arada yaşayan türler üzerine merkezkaçlı bir seçilim baskısı yapar. Bu, hem simpatrik türler arasında morfolojik farklılaşmayı hem de nişlerin birbirleriyle çakışmadığı alanlara doğru genişlemesi eğilimini ortaya çıkarır. Darwin bunu farklılaşma ilkesi olarak adlandırdı. Rekabetin türlerden birinin soy tükenmesine yol açtığı durumlar "tür seçilimi" olarak adlandırılır.
Toplu soy tükenmeleri bize evrimin transformasyonal evrimin ortaya koyduğu gibi, sürekli olarak daha mükemmele doğru yaklaşmak değil, "en iyi" olanın bir felaket sonucunda aniden yok olabileceği ve evrimsel sürekliliğin bu felaketten önce hiç ümit vadetmeyen filetik soy çizgilerince sağlanabilceği, tahmin edilemez bir süreç olduğunu hatırlatır.
Newton
Newton, insanlığın gördüğü en büyük dehâlardan biridir fakat buna rağmen karakter olarak çok iyi bir insan olduğu söy lenemez. Müthiş kıskançtır. Leibniz’le ettiği kavganın temelin de de bu vardır, “Benim başarımı çalıyor,” diye düşünür. Meselâ Robert Hooke itiraz ettiğinde sen misin itiraz eden, sırf bunu yaptı diye Hooke’un deneylerine mâni olmuştur. Newton iyi bir insan değil, bencil ve egoist bir adamdır.
Sayfa 147Kitabı okudu
Yunus'un, Vilâyetnâme'de Hacı Bektaş-ı Velî'nin huzuruna gidişi anlatılırken şöyle deniliyor: "Hacı Bektaşi Veli, Horasan diyârından Rûm'a gelip yerleştikten sonra veliliği ve kerâmetleri etrâfa yayıldı. Her taraftan mürid ve muhibler gelmeye, büyük meclisler kurulmaya başlandı. Fakir halli kimseler gelir, nasib alır
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.