Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Böylece görüyoruz ki, insan kendisi ve sevilen şey hakkında kolaylıkla adil olmaktan çok taraf tutuyor ve tersine, nefret ettiği şey hakkında da daha az az adil davranıyor; insanın kendisi söz konusu olunca adil olmaktan ziyade taraf tuttuğu zamanki bu hayal gücüne kibir (övünme) denir ve bu, bir tür hezeyandır, çünkü insan yalnız kendi hayal gücü ile her şeyi kavrayabildiğinin gözleri açık rüyasını görür, bu sebepten onu gerçek sayar ve ona hayran olur, halbuki varlığına engel olan ve kendi etki gücünü sınırlayan şeyi hayal edemez.
insan Ruhu tabiatın ortak düzenine göre şeyleri her kavrayışında ne kendisi ne Bedeni ne de dış cisimler hakkında upuygun bir bilgiye sahiptir. Fakat onun ancak bulanık ve eksik bir bilgisi vardır. Gerçekten, insan Ruhu kendi kendisini ancak Bedenin duygulanışlarının fikirlerini kavraması bakımından bilir. Halbuki insan Ruhu kendi Bedenini ancak duygulanışların fikirleri ile kavrar ya da yalnızca onlarla dış cisimleri (de) kavrar; öyleyse insan Ruhu fikirlerine sahip olması bakımından ne kendisi için ne kendi Bedeni için ne de dış cisimler için asla upuygun bir bilgiye sahip değildir. Fakat yalnızca bulanık ve eksik bir bilgisi vardır.
Reklam
Bütün bunlar çok iyi gösteriyor ki herkes şeyler hakkında kendi zihninin yatkınlığına (istidadına) göre hüküm veriyor ya da daha doğrusu herkes kendi hayal gücünün hayaletlerine (fantôme) asıl gerçekler gözüyle bakıyor. İşte bunun için bu münasebetle söylüyorum ki insanların hiçbir şey üzerinde anlaşamamış olmalarına şaşmamalıdır..
Eckermann ile konuşmalarda Allah'ın yüz ismi hakkında ifadeler mevcuttur. Bunlar 1831 Şubat sonundan Mart başına kadar devam etmiş olan Goethe'nin İblis tasavvurları bağlamında serdedilmiş mülahazalardır. Burada mufassal olarak Allah'ın mahiyeti hakkında konuşulmuyor, bilakis "kader fikri", mukadderat güçlerinin "esrarlı bir şekilde müessir olan bir kudreti" hakkında, uluhiyetin neşe ve ıstırap marifetiyle durumumuzu tayin etmesi hakkında knuşulmaktadır. Tabii, Goethe'nin dindarlığının bahis mevzuu edildiği burada yaşlı şairin Spinoza'yla olan ilişkisine dair kuvvetli itirafların bulunması tesadüfi değildir. Spinoza'nın hatırlanmasıyla birlikte hemen İslam da hatırlanmış olur ki bu, İslam'ın bazı öğretileriyle Goethe'nin pek sevdiği filozofu arasındaki bazm görüşlerin uyuşumunun gâyet tabii olduğunu açıklar.
Fakat hayatını düşünerek geçiren, hayatında çarpıcı denebilecek çok az sayıda olayın meydana geldiği bir adam hakkında nasıl yazabilirsiniz?
++ Spinoza
"Spinoza doğada yaşananlar hakkında determinist bir görüşe sahipti."
Sayfa 286 - Pan
Reklam
Descartes her türlü kesinliği, Tanrının varlığının temellendirilmesine bağlamıştır. Yani, doğrucu bir Tanrının varolduğu, kendisinden hareketle değil, ancak başka bir şeye dayanarak yadsınamaz biçimde ortaya konmadıkça, kendi varlığımız dahil, bütün bilgiler şüpheli hale gelecektir. Spinoza ise tıpkı bir üçgen hakkında olduğu gibi, Tanrı hakkında da açık ve seçik bir fikre sahip olmanın yeterli olduğunu öne sürer. Bu fikir, Tanrının en üst düzeyde doğrucu, doğamızın sürekli yaratıcısı ve sürdürücüsü olduğunu zorunlu olarak içeriyordur zaten. Dolayısıyla bu fikre eriştikten sonra, ne Tanrının varlığından ne de matematik hakikatlerden ya da başka bilgilerden şüphe edebiliriz.
Ruhumda, bu yeni yaşam ilkesine ya da hiç değilse bunun hakkında bir kesinliğe, yaşamımın düzenini ve olağan seyrini değiştirmeden ulaşmanın bir şekilde mümkün olup olmadığı sorusuyla boğuşuyordum; bunu pek çok kez denedim, ama nafile.
Paul’un Peter hakkında söyledikleri bize Peter’dan çok Paul hakkında bilgi verir.
548 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.