Sevgi

“Onca kötünün arasındaki iyinin varlığı seni mutlu etsin. Sana yardım etmek isteyen iyinin varlığı seni sevindirsin.”
Reklam
“Milletlerin kaderi yaşadıkları coğrafyanın etkisindedir. Coğrafyası müsait olmayan, medeni etkileşim ve yayılma alanı bulmayan milletler; medeniyetsiz geri ve cüce kalırlar.”
“Bir kadın bana bağırıyordu: “Oğluma ne oldu? Bana yardım et! Yardım et bana!“ Oğlanı alıp, evden çıkardım. Ambulansa koyacağım sırada önce kucağıma koymuştum ki… Kafatasını boş olduğunu gördüm. Tüm canlılığıyla kafamda yer eden, asla unutamayacağım sahneler vardır, korkunçtu! Tümüyle yok olan aileler vardı. Kan nehirleri akıyordu.”

Reader Follow Recommendations

See All
“Pekçoğumuzun sahip olduğumuz haklardan haberi bile yoktur. Bizi koruyan yasaları, bizim yararınıza bize yararlı kararnameleri bilmeyiz. Bu yüzden de devletin yerine getirmekle yükümlü olduğu şeyleri ya da patronun yapması gereken şeyleri bile istemeye korkar çekiniriz.”
“İnsanlarımızın davranışlarının bilgisizlikten kaynaklandığını biliyordum, anlıyor musunuz? Çünkü onlar iş yasalarını bilmiyor ve anlamıyorlardı.”
Reklam
“Ordudan bile yiyecek getirilerek dağıtıldı, kötü bir şaka gibi. Bu bizi gerçekten, gerçekten inciten bir olaydı. Fakat oldu işte. Ordu bizi katlettikten sonra yiyecek dağıttı. En kötüsü de, halk öyle kötü koşullarda yaşıyordu ki özellikle madenci olmayanlar yiyeceklerden almak için mücadele etti. Bunu hiç unutmayacağım. Onca insanı öldürmüşlerdi ve şimdi de bir parça ekmek ve bir kutu sardalya ile çenemizi kapatmak, bizi susturmak istiyorlardı. Haksızlık da bu, değil mi? Açlıktan ölsek bile, hiçbir şeyi kabul etmeden verdikleri her şeyi reddetmek ne güzel olurdu! Fakat maalesef, böyle bir şeyi başaramadık. Az bir pirinç ve küçük bir kutu süt için dövüşen, kuyruklarda bekleşen insanlarımızı görmek insana ancak acı veriyordu…“
“Halk bir hoştur: Bazen askerler onları öldürür, üstlerine bütün şarjörü boşaltırlar. Her yer kan gölüdür. Ateşkesten sonra… Kadınlar ellerinde ekmekler de gelir, askerciklere biraz ekmek verirler. Buna gerçekten öfkelenmiştim. Ben onlara sordum: “Fakat nasıl? Bizi köpekler gibi öldürmek için gelenlerin nasıl ‘teşekkürler ‘ dersiniz?“ “Hayır
“İnsan gördüğü şeylerin toplamı kadar uyanık, görmediği şeylerin sonsuzluğu kadar uykudadır.”
“Her şeyden önce, tanrı kimseyi yargılamamamız gerektiğini söyler. Ve siz kim oluyorsunuz da beni yargılıyorsunuz? Siz her şeyi kendi yolunuzda yorumluyorsunuz ve yalnızca siİn toplantılarınıza katılan küçük bir grubu düşünüyorsunuz. Bu yüzden de, halkımızın çöpünün nasıl yaşadığını bilmiyorsunuz bile. Bunlarla ilgilenmiyorsunuz, değil mi?”
“Okulda bize ulusal marşımızı söylemeyi, törenleri katılmayı, eğer törenleri katılmak istemezsek yurtsever sayılmayacağımızı öğretiler. Ve işte onlar yoksulluğumuzdan, acılarımızdan, ana babalarımızın durumlarından, katlanılan acılarımızdan düşük ücretlerden ve neden bir çocuğun her şey varken, diğerlerinin hiçbir şeyinin olmadığından hiç söz etmezler. Bana bunlardan okulda asla söz edilmemişti. Bu yüzden de, çocuklarımıza gerçekleri evde kavratmak gibi bir sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Eğer bunu yapmazsak, geleceğin başarısızlıklarına şimdiden hazırlanıyoruz demektir. Ve çocuklarımız biraz büyüdüklerinde, direnmeye başlayacak, sonra da uyumsuz insanlar olarak belki anne babalarına bile saygı duymayacaklardır. Eğer çocuklarımızın fantazi bir dünyada yaşatma çabası içinde isek, kendimizden utanmalıyız. Anne babaların bir lokma ekmeklerinin olmadığı zamanlarda, çocukları daima yiyecek bir şeyler bulunmuştur. Ve onlar yaşamın zorluklarını çocuklarına göstermedikleri içinde, çocuklar gerçeği kavgayamayacaklardır. Ve çocuklar üniversiteye gittiklerinde madenci çocuğu Yada köylü olduklarını söylemek istemeyeceklerdi. Ve onlar bizim dilimizi konuşmayı bilmezler yani her şeyi karmaşık bir biçimde açıklarlar da, birbirimizi anlayamayız. İşte bu büyük bir yanlıştır. Çünkü, onlar üniversitede pek çok şey öğreneceklerine göre, bundan biz de yararlanmalıyız değil mi? Bence çocuklarımızın bilimsel bir tavrı olmalı ama, onları bizde anlaya bilmeliyiz. Yalnızca kendilerinin anlayabileceği çizgilerin ve yazıların diliyle yazmamaları, ne demek istediğimi anlıyor musunuz? Çünkü Ordu’da sayılardan iyi anlar.“
Reklam
“Bence vatan her yerde, her şeydedir. Köşelerde, madenlerde, köylerde vatanı yaşar, insanların açlığını, çıplaklığını, yoksulluğunu gördükçe, onların acı ve sevinçlerini yaşadıkça halkını seversin. İşte vatan budur, yanlış mı? Fakat okulda bize ulusal marşımızı söylemeyi, törenleri katılmayı, eğer törenleri katılmak istemezsek yurtsever sayılmayacağımızı öğretiler. Ve işte onlar yoksulluğumuzdan, acılarımızdan, ana babalarımızın durumlarından, katlanılan acılarımızdan düşük ücretlerden ve neden bir çocuğun her şey varken, diğerlerinin hiçbir şeyinin olmadığından hiç söz etmezler. Bana bunlardan okulda asla söz edilmemişti.”
“Eğer küçük bir çocuksun, açlığa dayanman de bu tür sorunlarla yaşaman gerçekten zordur. Fakat bütün bunlar biz de güçlü bir şeyler geliştirdim .lı, derin bir duyarlılık ve insanlara yardımda güçlü bir istek. Bizim çocuklarımızın oyunlarının yaşama biçimimizme ve yapmak istediklerimizle yakından ilgisi vardır. Yine bizim çocukluğumuzda da, elde pek bir şey olmamasına karşın, bizden yoksul ailelere anne ve babamın yardım ettiğini biliyorum. Yani caddede dilenenleri görünce, ben ve kardeşlerim düşler kurmaya başlardık. Bir gün zengin değişeceğimizi, toprağımızın olacağını, toprağımızı ekip, yoksulları doyuracağımıza düşlerdeki. Ve şeker, kahve ya da başka bir şey artınca hemen “yoksul biri geçiyor, bak işte biraz pirinç, biraz şeker“ deriz sözlerini duyardık. Ve hemen dökülenleri eski bir beze sarar, caddeden geçen yoksul birinin alması için pencereden atardık. Bir gün babam işten dönerken dışarı biraz kahve fırlatmıştık. Babam eve girince, bizi azarlayarak şöyle dedi: “Alabileceğimiz bu küçücük şeyi nasıl harcıyorsunuz? Zorlukla kazandığın bir şeyi nasıl dışarı fırlata bilirsiniz“ ve bizi dövdü babam. Ancak yaşadığımız bu tür şeylerden sonra, insanlara yalnızca böyle yardım edebileceğimizi düşündük, anlıyor musunuz?“
“Düşün, dedi,“Sana bir oyuncak ya da şu konuşup yürüyen kuklalardan aldığımı düşün. Oyuncağınla görüşlerini yağıyor, yaşamını kazanıyorsun. Fakat bir de düşün ki, oyuncağını bir adama ödünç veriyorsun, adam senin oyuncağınla dolaşarak epeyce para kazanıyor, döndüğünde bebeğini geri istiyorsun, onunla mücadele ediyorsun. Sonuç yok. Bebeği sana geri vereceği yerde adam seni itiyor ve kazanıyor. Çünkü o büyük ve güçlü. Fakat, pekçok kişi ile dövüşürdikten sonra, onun yakasına yapışıp bby geri alıyorsun. Fakat aradan geçen onca yıldan sonra, bebek paramparça ve eski. Alındığı zaman ki kadar yararlı olmayacak. Şimdi, bebeği geri aldıktan sonra, bebeğis gittiği için ona para vermeli misin? Vermemen gerektiğini görüyor musun? Bizim madenlerimizden zenginleşen kalay krallarının durumu da aynen böyle. Madenler halka geri verildi. Fakat ne oluyor? Adamlara ödeme yapılacak, bize yaptıkları zararlar için onlara tazminat ödenecek. Kabul edemeyeceğim bir şey işte bu.””
Çocuklar fark ettiklerini büyüdüklerinde anlamlandırırlar, görmezler değil.
“Çocuklukta, midemi dolduracak bir parça ekmek, seni soğukdan koruyacak bir şeyler buldun mu, için mutlulukla dolar. Çocuklar içinde yaşadıkları gerçeği pek fark etmezler.“
“Hepimiz kocaman bir çarkın dişlileriyiz. Dişlerinin biri bile bozulunca, makinanın çalışmayacağını unutmamak gerek. Yani insanların tek tek nasıl görevlendirilecekini saptayabilmek ve herkesin değerini kavrayabilmek zorundayız. Kimi iyi konuşur, kimi yazı yazmada iyidir, kimimiz de çoğunluğun oluşturulmasında katkısı vardır, hiç yararı dokunmasa da varlığı yeter. Kimimiz acı çekecek, kimimiz şehit düşecek, kimimiz de tarihimizi yazacaktır. Hep birlikte çalışabilmemizin yolu budur. Ve bir liderin dediği gibi, “ Hiç kimse, hiç kimse gereksiz değildir, hepimizin tarihte oynayacak rolü vardır. Ve bizim iyi ayakkabı boyamayı bilenlere de gereksinimimiz var, yalnız bu nedenle bir savaş yitirilebilir, hatta devrim bile.“ Yani kimse, kendini ya da bir başkasına gereksiz diye düşünmemelidir; bir yola herkes işe yarayacaktır. Devrim için hepimiz gerekliydi. Kendimizce, hepimiz bir işler yapacağız. Önemli olan işçi sınıfının mücadelesini doğru yönlendirmek ve herkesin kendi görevini en iyi biçimde yapmasını sağlamaktır.“
7.9k öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.