Farklılaşmamış, keşfedilmemiş, kaba bir varoluş bizi kavuran bir çöl rüzgarı gibidir.
Görünenden değil hissedilenden haz duymayı öğrendiğimiz vakitten bu yanadır zevk alamaz olmuşuz zihnimizin dışına çıktığımız gezintilerden.
Ya Burak hariçtir ya da Burak can’ım içre candır
Engel olamıyoruz ince, mavi bir ateş gibi parıldayan akıma
Göğüsümüzü çatlatacak gibi oluyor aciz bir bedenin içinde yeteri kadar bir şey yapamıyor olduğumuzu ve yitip gitmekte olan saniyeleri düşünmek
Velhasıl sırrı çözememek güçlü bir çift el gibi sarılıyor boğazımıza
Neden neden neden
Yalnız mıyız gerçekten? Bu düşünce deryasında tek başımıza mı çekiyoruz küreği ve hiç mi bir karaya, kara da bir yana bir dosta rastlamayacağız
Ya kimse indirmez deryaya sandalını ya da biz sandalımızı bulutlara taşımışız da ne kara görünür ne dost gibi bi’alem
22/6