Borges’in ‘’Babil Kitaplığı’’ hikayesi üzerinden oluşturulan kısa fakat oldukça etkileyici aynı zamanda alışılmışın dışında bir kitap."Cehennem" tanımına yazar farklı bir yorum getirmiş. Buradan çıkış biletini alabilmenin tek yolu ise yazılabilecek tüm kitapların olduğu bir yerden kendi hayatının anlatıldığı kitabı bulmak. Çok sayıda kitabın olduğu bir yeri cennet olarak düşünsek de eserde durum hiç öyle değil. Kitaplarda anlamlı birkaç kelime bulsan bile bir nimet… Bana bazı kısımları hafiften ‘’Platform’’ filmindeki kast sistemini de anımsattı. Ben kitaba ne kadar kısa desem de binlerce yıl süren bir monotonluk, sonu olmayan bir uçurumdan düşüş ve ızdırap verici bir umutsuzluk okuyacaksınız… Bu arada yazar sanırım Zerdüşt. Zira bu dine biraz övgü ile değinmiş.
Tanrının neye benzediğini bilmiyorsanız nasıl dua ederdiniz?
Belki tanrı bir iblisti;
bu, dünya hayatındaki tüm acıların çoğunu açıklayabilirdi.
Duanın bir faydası olacak mıydı?
Bilemiyordum...
Andrés Pascual, Ecequıel Barrıcart - Ayı Kaplan Ejderha
Brian L. Weiss - Birçok Yaşam Birçok Üstat
Can Perimcek - Spiritüel Uyanış
Caroline Myss - Ruhun Anatomisi
Charlotte Kasl - Buda Cikmaza Girerse: Spiritüel Degisimin El Kitabı
Clarissa P. Estes - Kurtlarla Koşan Kadınlar
Dalai Lama, Desmond Tutu, Douglas Abrams - Mutluluğun Kitabı
Dalai Lama,
Ne garip, yıllar farketmeksizin akıp giderken varoluşun bir anı varlığımızı derinden yaralayabiliyor, kısa bir aşk bilincimizin mutlak yapısına sonsuza dek şekillendirip tanımlayabiliyor.
Beklenti bir yetenektir. Sanırım bundan daha büyüğü olamaz. Beklenti, umuttan doğmuştur. Gerçekten de umudun en iyi ifadesidir. Umut kaybolduğunda ise en büyük umutsuzluk gelir.
Kuracak düşünüz yoksa birisiyle nasıl beraber olursunuz? Gerçekleştirecek bir amaç yoksa? Anlam yoksa? Anlam yoktu; sonunda bizi birbirimizden uzaklaştıran canavar buydu. Daima.
İnsanlarla ilişki kurma umudunun artık benim için bir derinliği veya önemi yok, tüm anlamlar uzun zaman önce sonsuz gri bir hiçlikte kayboldu. Şimdi tek önemli olan, arayışım.
Saçmalıklarla dolu kitaplara bakarken evrenlerde çağlar geçiyor, yine de gerçekliğine inanmanın bile akıl karı olmadığı kadar geride kalmış bir aşkı düşünmekten kendimi alamıyorum. Aşk nedir ki böylesine güçlü? Her ne ise, beni buraya yerleştiren bu Tanrı bu konuda bir şey biliyor gibi görünmüyor. Beni bir parça olsun sevdiyse bunu bana çektirebilir miydi? Kim bilebilir? Bir zamanlar daha kötü bir cezanın dehşeti ile bunları dile getirmeye korkardım. Ama daha kötü ne olabilir ki? Aşkını hatırlayıp ona ulaşamayacağını bilmek mi?