Onun kendisinin hakiki hüviyetini öyle bir görmeyişi,anlamayışı,daha doğrusu öyle bir görmezden,anlamazdan gelişi vardı ki Cevriye senelerce hiç sıkılmadan,kötülüğünü fark etmeden taşıdığı sürtüklük hüviyetinin ağırlığını onun karşısında taşınmaz bir yük eziciliği ile hissediyordu.
Kitabı okuyup, kapattığım da gayri ihtiyari "Eeee! ne olacak şimdi " dedim. Çünkü, Sabahattin Ali nin bir çok kitabını okudum. Ama bu kitap bana, okuduğum kitapların yüzeyde kaldığını söyledi. Bu kitap bana, Sabahattin Ali nin kitaplarını derinlemesine okumam için yediden okumamı sağlık verdi. Galiba da öyle olacak.
Osman Balcıgil'in
Bir gece kadınına, bir karanlık kızına bundan daha güzel ve onu daha iyi vasıflandıran bir sıfat bulmaya imkân mı vardı!
Güzelliği kadar ismi de kaldırımlarda meşhurdu.
"Fosforlu Cevriye..."
...
Kendilerine nasip olan neticeyi görmüşlerdi.
Günün birinde bir karakol köşesinde, bir kaldırım kenarında, bir arsanın yabani otları arasında, bir hendeğin içinde tek başlarına bu dünyadan ayrılmak...