1800'lerin bihter'i madame bovary... her ne kadar okurken charles'ın körlügüyle, emma'nin hastalikli kararlariyla ve upuzunn betimlemelerle ufak çaplı bir çileden çıkma yasamis olsam da çağına vermek istediği mesajları anlatabildiğini düşünüyorum. bu kitapta sadece kendi isteğiyle evlendiği adamı sonradan küçük gören -ki adam erkeklerde nadir gördüğüm bir şekilde duyguları olan birisi- , kocasının kadının sinir hastalığını düzeltmek için tüm hayatını geride bırakıp taşındıkları şehirde yeni sevgililer edinen, hatta sevgililerine kocasının parasiyla hediyeler alan madame bovary'yi değil; eczacı karakterimizle sektördeki yozlaşmayı, tacirlerimizin yaptığı dolandırıcılıklarla toplumdaki ahlaksızlığı da anlatıyor.
sahsen emma'yı tamamen haksız bulmuyorum. hicbir ideolojisi olmayan, kendine ait düşünceleri olmayan biriyle tüm yaşamımı geçirmeyi ben de istemezdim. ama sana evlenmeden önce sormuslar girll hadi adamı sonradan tanıyıp beğenmedin, beğenmediğin adamın tüm parasını yiyip evine haciz getirtme o zaman. parayı da rahat bırakmadın ona da tamam, kendi öz çocuğunun suçu neydi? neyse, flaubert'in de dediği gibi: madame bovary benim, hepimiz madame bovary'yiz, hepimiz emma'yız...