Abdulhamid; (Volter)in Resuller Resulüne ait piyesinin Fransa'da sahneye konulacağı haberi üzerine elçisini memur edip, bunun harp sebebi olacağını ve mutlaka temsile mâni olmalarını isteyen ve istediğini kabul ettiren sultan...
Tanzimat zihniyetinin ne denli zararlı olduğunu anlayan Sultan Abdülhamid, sırf o zihniyeti iktidara getirmemeye çalıştığındandır ki Ermeni ve Yahudi çeteleriyle birleşen Jön Türkler - nam-ı diğer İttihat ve Terakki - ona Kızıl Sultan demişlerdir.
İş burada da kalmaz. Osmanlı maliyesinin zorda kaldığı bir dönemde Abdülhamid bu defa kurnazca bir karşı teklifte bulunur. Osmanlı borçlarının konsolide edilmesi karşılığında Filistin haricinde herhangi bir Osmanlı toprağına yerleşebilirlerdi Museviler. "Kapımız onlara açık" diyordu Padişah. Lakin Siyonistlerin gözü, "herhangi" bir toprakta değil, Filistin'dedir ve bu karşı teklifi bu defa kendileri derhal reddedeceklerdir. Sultan planlarını böylece ifşa etmiştir.
Sultan Abdülhamîd, bu ve benzerî vak'alar(kendisine suikast) dolayısıyla mâruz bulunduğu büyük tehlikeyi kavramakta gecikmedi. Devrinin sözde münevverlerinin hamâkat ve ihânetlerine ilâveten Rum, Ermeni ve Yahûdîlerin kaynattıkları fitne kazanı, gerçekten üzerinde ciddiyetle durulması gereken büyük bir tehlike idi. Bunun içindir ki Abdülhamîd Han, kendisine muhâlif olanların «istibdâd» diye adlandırageldikleri sıkı bir dâhili siyaset takibine mecbur kaldı.