Ali Teoman’ın aldığım ikinci kitabı ama okuduğum ilk kitabı. Kanser hastalığından genç yaşta hayatını yitiren bir yazarımız. Duymuşluğum 2016 yıllarındaydı ve o zamanlar ilk kitabını almıştım.
Keşke sağlıklı uzun bir ömrü olsaymış da daha çok yazsaymış. İsmini çok az insanın duyması ve öldüğünü de kimsenin bilmemesi üzüyor insanı.
Cafe Esperanza’ya gelecek olursak, umutsuzluk içindeki insanların umudundan ve umutsuzluğundan bahseden, yazarın hastalığından etkilenerek yazdığı bir kurgusal anlatı.
Altuğ, Xeno, Rapazinho...
Üç farklı kültürden farklı karakterden Fransa’da (çeşitli nedenlerle) yaşayan arkadaşlardır.
Altuğ ile Xeno kitap yazmaya çalışmaktadır. Rapazinho ise resim ile ilgilenmektedir. Üçünün de umutları vardır. Cafe Esperanza onlar için bir Umut Kahvesi’dir.
Sadece umuda değil felsefi konulara da değinmiş Ali Teoman. Varoluştan, sanattan ve yaşamın çeşitli yönlerinde tartışmalara yer vermiş. Birbirlerini sanatlarını da kısmen sert dille eleştirmişler.
Çok kaliteli cümleler okudum ve yeni kelimeler öğrendim. İçim de çok burkuldu kitabın sonunda.
Kitap tavsiyemdir.
Café EsperanzaAli Teoman · Yapı Kredi Yayınları · 2020125 okunma
Başyapıtlar hiçbir zaman bitmez, bitirilemez, yarı yolda durup onları öylece teslim etmeye gönül indirilebilir ancak. Başyapıtlar eksik kalmaya mahkûmdurlar. Düzeltilmeye, bütünlenmeye her zaman ihtiyaç duyacaklardır.
Yaşam belalı bir yolculuk ve mutluluk uçsuz bucaksız bir bozkırdaki, birbirinden fersahlarca uzak, kısa bir moladan sonra hemen yeniden yola koyulmak için uğranılan ücra konak yerleri.
Ben sesimi çıkarmıyorum her zamanki gibi, susuyorum, hep susuyorum. Kendi aydınlık bilgisinin karanlığında bırakmış oluyorum onu böylece. İzin vermiyorum onun bildiğini bildiğimi bilmesine.
Düşünülenin tersine, bir akıl ya da yaratıcılık oyunu değil satranç, doğrudan doğruya bir bilgi oyunu. Ve bir sabır oyunu elbette. Yaratıcılığınız bilginizle sınırlı.