"Pervanelerin şem'e olan sevdasını bilirsin paşa. Hoş biz de mürşide irşad etmeye çalışıyoruz. Sultanu'ş-şuara derler sana, elbet bilirsin. Pervaneler şem'e öyle âşıklardır ki, her daim ziyası devam etsin isterler. Bir dem olsun karanlığı görmesin diye can larından dahi sakınırlar onu. O sönmesin diye nefes dahi almaz lar. Öyle canhıraş çalışırlar ki onun için. Bu nasıl aşktir anlaya maz akıl sahipleri. Bir zaman sonra bakarlar ki, o servi endamlı mumun atesi azaliyor. Can fitili sönüyor. Başka çare bulamayıp teker teker at larlar o yanan ateşe ki şem' sönmesin. Ömrü bitmesin... Yani ki ölmesin diye paşa. O ölmesin diye canlarından geçerler. Sonra mum yapicilari güzel kokularla yaparlar mumlari ki, o yanan pervanelerin ölüleri kokmasın. Kokuyu içlerine çekenler, perva nelere dil uzatmasın. Bed buhur çekmesinler genizlerine.
Sultânu'ş-şuarâ Necip Fazıl Kısakürek, hayat yolculuğunda hazırlanması gereken azığa şöyle dikkat çeker.
Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir!
Mezarda geçer akçe neyse, onu biriktir!
Sayfa 23 - Erkam Yayınları, Genç Kitaplığı, 1. Basım: Şubat 2010Kitabı okudu