nehir

kırlangıçlar
İkisi de içini çekti. Tepelerinden birçok kırlangıçlar geçti: Sıcak yerlere dönüyorlardı. Ayrıldılar... Ve bir daha birbirlerini görmediler. Fakat ikisi de küçük derenin kenarındaki söğüdü ve orada geçirdikleri güzel ilkbaharı ve yazı unutmadılar. Ve ikisi de, böyle bir yaz geçirmemiş olan diğer kırlangıçlara tepeden baktılar...
Reklam
kırlangıçlar
Tesadüfün pek merhametli olmadığını ve birbirine böyle yakın olanları bir ikinci defa karşı karşıya getirmediğini biliyorlardı.
kırlangıçlar
Yalnız her ikisinin de içinde gizliden gizliye büyüyen bir korku vardı: bir gün gelip ayrılma korkusu.

Reader Follow Recommendations

See All
kırlangıçlar
"Etrafıma göz gezdirince," dedi, "ben de senin gibi, dört tarafa koşan kırlangıçlardan başka bir şey görmüyorum. Ben de bunlardan mıyım, diyorum, sonra da bunlardan değilim galiba, diyorum. Onlar da beni pek istemiyorlar. Ne yapayım, burada oturup etrafta bakıyorum. Siz de, şey, sen de gelmesen böyle yapayalnız bu yazı geçirerektim."
kırlangıçlar
"Şu dünyayı adamakıllı görmeden, dünyanın ne olduğunu adamakıllı anlamadan buradan gidecek olduktan sonra ne diye buraya geldik sanki? Yaşadığımızın farkına varmayacak olduktan sonra ne diye yaşıyoruz?"
Reklam
kırlangıçlar
"Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa, 'Dünya'da neler gördünüz?' dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki..."
Kurtarılamayan Şaheser
Hayatlarında hiç sevmemiş olanların tahayyül edemeyecekleri bir acı onu boğuyor; sanki gür alevli bir meşale göğsünün içerisinde dolaşarak kaburgalarını yalıyormuş gibi kıvranıyordu.
Değirmen
Günler, kuvvetli bir rüzgârın sürüklediği beyaz bulut kümecikleri gibi birbiri arkasına geçip gidiyordu. Ve biz, bunların sonunda muhakkak bir fırtına kopacağını seziyorduk.
Değirmen
İnsan evvela kendi kendisinden utanır gibi olur ama, bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır. Vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kâfi mazeretler tedarik etmiştir.
Gerçekleşmesini dilediği şan, ölümüyle zorla elde etmek istediği ölümsüzlük, adının yanından geçip gitmişti. Kaderi, kayıtsız olayların tozlu enkazının altında kalmıştı.
Reklam
Aslında sırf insanların yokluğunu çektiği için kendisini ölümün kollarına atmıştı, küçücük bir komediyle kolaylıkla kaldırılabilen bu aklı noksan insanların.
Ve Madame de Prie, ona kimsenin inanmadığını duyunca hırçın bir şehvet duydu. Demek ki ona yaşarken hiç güvenilmiyordu, öyleyse onlarla nasıl acınası bir komedi oynadığını ölümüyle anlamalıydılar.
"Evde bir ölü var, farkında değil misiniz?" ... "O benim, bu kışı yaşayamayacağım."
XXX
Bazen geçmiş günlerden kalanları anarım Bir araya gelince hoş sessiz düşünceler; Aradığım şeylerin yokluğuna yanarım, Gönlümü yitenlerle çektiğim yaslar deler: Yaş bilmeyen gözlerim boğulur da yaşlara Ölüm gecesindeki sevgili dostlar için, Depreşir yüreğimde nice kapanmış yara, Yitip gitmiş yüzlere inlerim için için. Geçmiş yaslar yeniden beni yürekten vurur, Acıları saydıkça bir bir, içim kan ağlar; Gönlüm eski dertleri anıp çile doldurur, Borcum bitmemiş gibi yine keder borcum var. Ama, sevgili dostum, seni andım mı yeter: Bütün yitenler döner, bütün acılar biter.
XVIII
Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer? Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın: Taze tomurcukları sert rüzgârlar örseler, Kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın: Işıldar göğün gözü, yakacak kadar sıcak, Ve sık sık kararır da yaldız düşer yüzünden; Her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak Kader ya da varlığın bozulması yüzünden; Ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz, Güzelliğin yitmez ki, asla olmaz ki hurda; Gölgesindesin diye ecel caka satamaz Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda: İnsanlar nefes alsın, gözler görsün, elverir, Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir.
404 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.