s

s
@sumpies
2 okur puanı
Haziran 2021 tarihinde katıldı
Çocuk cinselliğinin eğitibilimselleştirilmesi
Söz konusu olan, hem tüm çocukların cinsel bir etkinliği olduğunun ya da olabileceğinin hem de bu bir yandan “doğal”, bir yandan da “doğaya karşı” etkinliğin, uygunsuz olması nedeniyle fiziksel ve ahlaksal, kolektif ve kişisel tehlikeler taşıdığının kabullenilmesidir. Çocuklar hem cinselliğin ötesinde hem de bilfiil içinde olmaları nedeniyle tehlikeli bir paylaşım çizgisi üzerinde yer alan, işin “başındaki” cinsel varlıklar olarak tanımlanırlar. Ana babalar, aileler, eğitmenler, doktorlar, psikologlar, bu değerli ve ölümcül tehlikeli ve tehlikeye maruz cinsel tomurcuğu sürekli bir biçimde sorumlulukları altına almak zorundadır. Bu eğitibilimselleştirmenin esas ortaya çıktığı alan, mastürbasyona karşı Batı’da iki yüzyıl kadar süren savaştır.
Reklam
Baba kompleksi ile tanrı inancı ilişkisi
Psikanaliz bize baba kompleksi ile Tanrı inancı arasında yakın bir ilişkinin bulunduğunu öğretmiş; bize kişisel bir Tanrı’nın psikolojik yönden yüceltilmiş bir babadan başka bir şey olmadığını göstermiştir ve her geçen gün genç bireylerin babalarının otoritelerinden kurtuldukları anda dinsel inançlarını da nasıl kaybettiklerine dair yeni kanıtlar sunmaktadır.
Ölüm Üstüne
Ölümün, günahların bir karşılığı, başka başka bir dünyaya geçiş olarak görülmesi hiç kuşkusuz kutsal, tanrısal bir düşüncedir, ama nasıl olsa ödenmesi gereken bir borç olduğundan, ondan korku duymak budalalıktır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eşcinselliğin “tür” olması
XIX. yüzyılın eşcinseliyse adeta bir oyun ya da roman kahramanıdır: Bir geçmişi, bir tarihi ve çocukluğu, bir karakteri, bir yaşam biçimi; aynı zamanda bir morfolojisi, bir anatomisi ve belki de gizemli bir fizyolojisi vardır. Bütün olarak neyse, bunun hiçbir öğesi cinselliğinden soyutlanmaz. Her yerinde mevcuttur cinsellik: Davranışlarının kurnaz ve son derece etkin kökenini oluşturduğundan, cinsellik her türlü tutumunun altında yatar; çünkü cinsellik her zaman kendini ele veren bir gizdir. Cinsellik alışılagelmiş bir günah olarak değil de; tuhaf bir doğa olarak eşcinselin tözündedir. Ruhbilimsel, psikiyatrik ve tıbbi açıdan eşcinsellik kategorisinin, eşcinselliğin bir cinsel ilişki türü değil de belli bir cinsel duyarlılık özelliği, kişinin kendisinde var olan dişi ve erkeğe belli bir biçimde yer değiştirmesi olarak tanımlandığı andan itibaren oluştuğu -Westphal’in “ters cinsel duyarlılıklar” üzerine 1870’de yazdığı ünlü makale bu tutumun doğum tarihi olarak kabul edilebilir- unutulmamalıdır. Eşcinsellik, Livata alışkanlığı olan, doğru yolu bulmuşken sapan bir dönek olarak görülmekteydi, oysa eşcinsel bundan sonra bir “tür” olmuştur.
Muhammet, Müslümanlara, halılar döşeli, altınlar, zümrütlerle süslü, en güzel kadınlarla, şaraplarla, acayip yemeklerle dolu bir cennet vaat ederken içlerinden gülüyorlardı ikisi de ağzımız bir parça bal sürüp bizi dünyadaki isteklerimize uygun hayal ve ümitlere düşürmek için mahsus bizim insani ve maddi tarafımıza hitap ediyorlardı. Nitekim bir çoklarımız bu gaflete düşerek mahşer gününden sonra tıpkı dünyadaki çeşitten zevkler ve rahatlıklarla dolu bir dünya hayatı süreceğimizi sanıp dururuz.
Reklam