Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cansu Pelin Akyüz

Cansu Pelin Akyüz
@superpelin
8 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Kız için bütün günler birbirinin aynıydı ve bütün günler birbirine benzediği zaman da insanlar, güneş gökyüzünde hareket ettikçe, hayatlarında karşılarına çıkan iyi şeylerin farkına varamaz olurlar.
Reklam
“Henüz sahip olmadığın bir şeyi vaat ederek gidecek olursan, onu ele geçirme arzusunu yitirirsin.”
Sayfa 41
Bu yörelerde bir yığın arkadaşı vardı ve bu da yolculuk yapmayı neden sevdiğini açıklıyor. Her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın, her zaman yeni dostlar ediniriz. Papaz okulunda olduğu gibi her zaman aynı insanları görürsek onları yaşamımızın bir parçası saymaya başlarız. Yaşamımızın bir parçası saydıkça da onlar bizim yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Bir düşü gerçekleştirme olasılığı yaşamı ilginçleştiriyor.”
Sonrasında biri sana hakaret eder ve öfke yoktur. Hatta öfke yerine karşındaki adama karşı merhamet duyarsın. O öfkelidir, o yaralıdır, o acı çekmektedir. Merhamet yükselir. İşte bu bilgelik meditasyondur: kendi içine bakabilmek, tecrübeden öğrenerek çıkmak, varoluşsal tecrübeyi deneyimlemek, öğrenmeye devam etmek, ödünç almamak.
Reklam
İçdünyanın bambaşka bir lezzeti vardır, kendine ait bir kokusu, bir ışığı vardır ve orası tamamıyla, son derece, sonsuza dek sessizdir. Hiçbir zaman gürültülü olmamış, hiçbir zaman gürültülü olmayacaktır. Oraya hiç bir sözcük erişemez, ancak sen erişebilirsin.
Hangi yoldan, hangi metodolojiden gidersen git, bu sana daha çok hassasiyet, daha fazla dikkat, muhteşem bir refah hissi veriyorsa bu doğru yolda olduğuna dair tek kriterdir. Eğer daha umutsuz, öfkeli, egoist, açgözlü, şehvetli hale geliyorsan bunlar yanlış yolda olduğunun belirtileridir.
Sen ve öfken arasında en ufak bir düşünce dalgası bile olmasa öfke ile yüz yüze gelir, ona rastlarsın. Onu parçalara ayırıp incelememelisin. Onun kaynağına inme zahmetine katlanmamalısın çünkü kaynağı geçmişte kalmıştır. Onu yargılamamalısın çünkü yargıladığın an düşünmeye başlarsın. “Yapmayacağım” diye yemin etmemelisin çünkü yeminler seni geleceğe yönlendirir. Farkındalıkta öfkenin verdiği histe kalmalısın, tam olarak şimdi-burada. Onu değiştirmekle ilgilenmemelisin; ona direkt olarak, yüz yüze, doğrudan bakmakla ilgilenmelisin. İşte o zaman bu kendini hatırlamak olur. Eğer öfkeye bakabilirsen yok olur, güzelliği de budur. Sadece o an için yok olmaz, ona derinden bakarak gördüğün yok oluş sana bir anahtar verir; iradeni kullanmana gerek yoktur, onun geldiği asıl kaynağa dönmene gerek yoktur. Gereksizdir. Şimdi anahtarın var, öfkene bak ve o yok olsun. Ve bu bakış sonsuza dek elinin altındadır. Ne zaman ki öfkeyi görürsen, ona bak sonra bu bakış gitgide derinleşir.
Söz konusu olan eylem değil, sizin bu eyleme kattığınız niteliktir.