— Yahu, dedi usulca, epey bir süre düşüncelere daldıktan sonra, ben aslında hastabakıcı olmayı çok isterdim vallah. — Neden? — Çünkü, bak şimdi, insanlar sağlıklıyken, açıkçası, ürkütücüdürler... Özellikle savaştan beri... Ben onların aklından ne geçtiğini biliyorum... Onlar bunun her zaman farkında değiller... Ama ben, akıllarından ne geçtiğini gayet iyi biliyorum... Ayakta oldukları sürece tek düşündükleri şey, karşılarındakini öldürmek... Oysa hastalandıklarında, şurası kesin ki artık o kadar ürkütücü olmaktan çıkıyorlar... Gelgelelim, ayakta oldukları sürece, inan bana, onlardan her şey beklenebilir. Yalan mı? — Doğruya doğru! demek zorunda kaldım. — Peki ya sen, sen de zaten bu nedenle doktor olmayı seçmedin mi? diye sordu bana bu sefer de. Düşündükçe farkına vardım ki, pek de haksız sayılmayabilirdi Robinson.
Hepimiz hüznün mesaisinde çalışıyoruz, aylaklık yapabildiğimiz zamanlarda ancak neşenin mesaisindeyiz. Şairin "iyi bak" dediği yıldızlara baktığımız, hayal kurduğumuz, sonsuzluğu merak ettiğimiz, boşluğu düşünerek ürperdiğimiz, hatta hafif ürpertiyle karışık yine de bakmaya, sormaya ve aylaklığa devam ettiğimiz sürece neşenin, sevincin mesaisindeyiz ve özgürüz.
Reklam
984 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 169 days
Tolstoy, hayatı boyunca fikirlerini ifade edeceği en uygun biçimi aradı. Öykü ve roman yazmak, dergi çıkarmak ve askeri düzenden tarıma dek her konuda makaleler yazmak bu biçim araçlarının ürünüydü. Tolstoy'un sanatına fikirlerin hakim olmasının ve karakterlerin hep bir toplumsal durumu çözmek ya da göstermek üzere var olan canlılar gibi
Bilgelik Günlüğü
Bilgelik GünlüğüLev Tolstoy · Alfa Yayınları · 2022294 okunma
Söylediğin gibi Varis Adin, camdan duvarlarım var benim, dışarıdan görebilirsin. Ama istediğin kadar bak çelikten gözlerinle, ben sana izin vermediğim sürece içeri giremeyeceksin. Beni paramparça edemeyeceksin.
Sayfa 187Kitabı okudu
VURULMAK
"Zaman ikidir aziz arkadaşım, ya sana yâr olur ya aleyhine döner. Yâr oldu mu aldanıp gaflete düşme, aleyhine döndü mü de dayanmaya bak." demiş İskender Pala. Zaman öyle ya da böyle hepimizi yok edecek. Bazen aldanacağız, bazen dayanacağız. Hayatımız saat yönünde ilerliyor, geriye dönüş yok. Pil bitmediği sürece kavgalar ve sevdalar devam edecektir. Kendinizle baş başa kaldığınızda neler düşünüyorsunuz? Hatalarınızı veya hırpalandığınızı mı? Her şeyin ortalama olmasını mı? "Yazık oldu" diyerek iç hesaplaşma yapıyor musunuz? Senelerce fark etmediğimiz şeylerin sorumlusu kim acaba? Sorgulamalar insanı rahatlatır. Korkmayalım. Umutlarımız ve yola çıkışlarımız... Bazen yolu bulamadık ve yanlış yola saptık. Bazen yolu bulduk ancak yolcu olmaya başaramadık. Yolculuğa çıktık çoğu zaman ama mutlu olmayı beceremedik. Herkes kadar insan olduk. Herkes kadar acı çektik. Herkesin ortalaması olmayı kabullendik. Günü kurtardık daima. Neyse... Sezen Aksu ve Uzay Heparı şarkısını Sertap Erener seslendirmişti. 1992 yılına gidelim ve "Vurulduk" adlı şarkının sözlerini okuyalım. "Ne çok hata yaptık, ne çok hırpalandık Kırık, dökük, hayatlarımız lekeli Ne renk, ne ışık var Her şey ne kadar ortalama Yazık, yazık, yazık, yazık oldu Yazık, yazık, yazık, yazık oldu Vurulduk ince ince Ayrılıklara bölündük Fark etmedik senelerce Yalnızlıkla yürüdük"
Kemal Tahir'den Ayşe Şasa'ya
"Bak" dedi. "Şunu bilmiş ol ki, bu ülkede maskaralık yaptığın sürece herkes sana alkış tutar. Ciddi bir şey yapmaya kalkarsan da kimse ilgilenmez. Yüzüne bakmaz. Bunu baştan böyle bil."
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.