Müslümanlarla yaptıkları anlaşma ihanet etmekle suçlanan Yahudiler'in Medine'den kovulmasına rağmen, başta Halife Ömer olmak üzere dört halife döneminde ve ardından Emevî ve Abbasî yönetimlerinde Arap yarımadasında (Vädilkura, Hayber Yemen), Müslümanlar'ın kontrolüne geçen Suriye, Mısır, Filistin toprakları ile Irak bölgesinde ve Endülüs'te Yahudiler'in dini ve sosyokültürel açıdan teşkilatlanıp gelişmelerine imkân tanınmıştır. Roma döneminde Kudüs'ten sürülen Yahudiler'in uzun bir aradan sonra şehre tekrar kabul edilmeleri, bölgenin Hz. Ömer tarafından fethiyle gerçekleşmiştir (637). Kudüs Yahudi cemaatinin Haçlılar tarafından kıyıma uğratılmasının (1099) ardından şehirde yeni bir Yahudi yapılanması ise Selahaddin-i Eyyübi'nin bölgeyi fethinden sonra olmuştur (1187). Çeşitli Müslüman yönetimleri tarafından getirilen kısıtlamalara ve istisnai de olsa din değiştirme baskısına rağmen (Muvahhidler-XII-XIII. yüzyıl) İslam dini başından itibaren Yahudiler'e zimmi statüsü altında yaşama ve dinlerini icra etme hakkı tanımış, ilmi ve sosyal seviyede Yahudi-Müslüman ilişkilerine zemin hazırlamıştır. Yahudiler'in Müslümanlar'ın yönetiminde yaşadıkları en parlak dönemlerin başında "Yahudi altın çağı" şeklinde tanımlanan Endülüs Emevi döneminin yanı sıra (X-XII. yüzyıl) Bağdat merkezli Abbasi yönetiminin ilk dönemi (VIII-IX. yüzyıl), Mısır merkezli Fatimi dönemi (X-XII. yüzyıl) ve Osmanlı Devleti'nin yükseliş dönemi (XV-XVI. yüzyıl) gelmektedir.