İkinci Dünya Savaşı'nın son aylarında, 30 Ocak 1945 günü,
Baltık Denizi'nde tüm zamanların en büyük deniz faciası yaşandı.
Sovyet ordularının önünden kaçan binlerce Doğu Prusyalı
mülteciyle birlikte yaralıların ve görevlilerin tıkabasa doldurduğu
Wilhelm Gusloff gemisi, eski on sekiz derece soğukta
bir Sovyet denizaltısı tarafından torpillenerek battı,
on bine yakın yolcudan pek azı kurtuldu.
Günter Grass, bu facia üzerine yapılandırdığı son romanına,
gemi torpillendikten hemen sonra bir erkek çocuğu
dünyaya getiren Tulla Pokriefke'nin öyküsüyle başlıyor.
Tulla'nın oğlu Paul Pokriefke, olaydan tam elli yıl sonra,
bir yandan bu felaketle sıkı sıkıya bağlı olan kendi kişisel tarihini anlatırken,
bir yandan da bugüne dek 'tabu' sayılan bir konuya
-felaketin boyutuna ve savaş kurbanı sivil Alman halkının çektiği acılara-
cesaretle el atıyor. 1936'da ve 1995'te işlenen, birbirine benzeyen
iki cinayet bağlamında Naziler ve Neonaziler, Hitler iktidarı ve günümüz
Almanya'sının siyasal konumu, internetten beslenen antisemitizm kadar
gemiye adını veren Nazi yönetici Wilhelm Gustloff'un ve gemiyi
torpilleyen Rus komutanın öyküsü de romanın dokusuna katılıyor.
Günter Grass, savaş suçlusu olarak damgalanan Almanların
acılar çekmiş bir ulus olduğunu vurgularken, yurdundan sürülen ve
unutulan insanların yazgılarını toplumsal belleğin yüzeyine çıkarıyor.
Yengeç Yürüyüşü, bir anma ve anımsatma kitabı:
Savaşı ve insan olmanın bedelini.
Can Yayınları - 2003 - Tanıtım Bülteni *Günter Grass 16 Ekim 1927-13 Nisan 2015Kitabı okuyacak