Akıl mantıksal çıkarımlar yapar, bu yüzden sınırlıdır. İçinizdeki özü görebiliyor muyuz. Peki bunu akılla açıklayabikirmiyiz. Her şey gibi içimizdeki o enerji alanı ,o nur hiçlikten gelmekte. Akıl tanımlamalarlsa sınırlar koyar. İçimizdeki baki olan Öz'ün bir sınırı yoktur. Tanımlama etiketleme olmadan içimize asıl bene odaklandığımızda madde ötesine geçmiş oluyor. Hayret makamında huşu haline görüyoruz.
KEMALİST LÂİKLİĞİN ÖZÜNÜ OLUŞTURAN ANLAYIŞ...
- "(...)Kendi iç düzeninde İslâm mührünü taşıyan ilim ve fennini, sanat ve edebiyatını, sosyal ve siyasî müesseselerini oluşturduğu gibi, Batı düşüncesi üzerindeki etkisi, diğer kültürler üzerine yansıttığı aydınlık, kabul edilenden çok daha fazladır. Dolayısıyla laik-Kemalist zihniyetin tüm bu hakikatlerin üzerinden kuru bir mantıkla atlayarak, dinî bütüncüllüğü yeniden tanımlama girişimi, doğacak boşluğu devletle ve devletin idaresini elinde bulunduran siyasî iktidarla doldurma gayreti, özü itibariyle bir İslâmsızlaştırma politikasıdır. Siyasî irade eliyle hayatın her alanını kendine göre tanzim etme, kamusal alanı belli bir kesime yasaklama, doğacak boşluğu da “yeni din”in “yeni cemaati”yle doldurma girişimidir. Kemalist laikliğin özünü oluşturan anlayış bu idrak zeminine oturur. Ne var ki, hayatı düzenleyen değerler bilime değil, dine aittir. Ve bir medeniyet uzun süre din dışı değerler temelinde yükselemez. Diyelim ki yabancı bir kültürü, klasiklerini öğrettiniz… Peki, nasıl sevdireceksiniz? Onlara kendi “sesinizi” nasıl giydireceksiniz? Yorumlarınızla nasıl yeniden “var” edeceksiniz? Edemeyeceğinize göre, kendinize ait bir biliminiz, estetiğiniz de olmayacaktır. Nitekim öyle de oldu. Cumhuriyet dönemi kendine ait bir bilim de, estetik de üretemedi. (MEVLÜT KOÇ, "Gelecek Geçmişindir!", Aylık Dergisi 150. Sayı Mart-2017'den iktibas, barandergisi.net, 3 Ekim 2023)
Reklam
MİHRAKSIZ TÜMEVARIM ve GÖNÜLLÜ KÖLELİK...
- "Çelişkili gibi dursa da, esası itibariyle aynı fenomenin tamamlayıcı unsurları olmaktan ibaret liberalizm, sosyalizm birlikteliğinin ferdi özgürleştirme adına siyasî, içtimaî, ve ahlâkî düzeni akla, bilime ve mihraksız tüme varım etrafında şekillenen bir tartışma zeminine dayandırma girişimi; tek kural olarak her türlü eleştiriye açık bireysel inanç ve tek cezalandırıcı olarak ceza yasalarının kabulünü esas alan, hakikati dinin dışında arayan anlayışın kaynakları kurudu ve insanı tanrıya bağlayan bağlardan koparan iktidar anlayışını geçerli tek özgürlük olarak algılayan matematikçi akıl duvara dayandı. Sivil toplum, bireysel haklar ve özgürlükler, özel alan, kamusal alan gibi, tabiî konumlarının ötesinde hiçbir zaman sahip olmadıkları bir muhtevaya büründürülen, esas gayesi itibariyle toplumun cehaletini düzenleme ve onu fiziki bir güç konumuna yükseltmekten ibaret kavramlar ve bu bağlamda demokrasinin sorunlu geleceğini yeniden tanımlama saikiyle fert ve toplum üzerine tutulan ışık değiştikçe, maddî-manevî tüm farklılıkları içinde toplumu bir arada tutan tılsım da bozuldu. Demokratik siyasetin konusu ve hedefleri doğrultusunda, kendi başıboş istek ve amaçlarının hükmü altına sokulan; “gönüllü köleliği” benimseyen fert, problemleriyle baş başa ve yapayalnız kaldı. (Mevlüt Koç, -Öngörülemezlik-Tümlenemezlik- Aylık Dergisi 98. Sayı, Eylül 2012'den iktibas barandergisi.net, Yayınlama tarihi: 15.04.2024)
Fakat insanoğlu aptal değilse bile korkunç derecede nankördür. Nankörlerin en nankörüdür. Eşsiz bir nankör! Hatta insanoğlu için en iyi tanımlama da şöyle olmalıdır: iki ayaklı minnet bilmez bir yaratık.
TRANSHÜMANİZM ve CYBORGLAR...
Konuya dair daha önce yapılmış bir röportajda İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Görevlisi Gökhan Şener, transhümanizm kavramının 1950'li yıllarda kullanılmaya başlandığını, bir akım olarak transhümanizmin de 1980'lerden sonra ortaya çıktığını söyledi. İki kelimenin birleşiminden meydana gelen transhümanizmi anlamak için hümanizmin ne
…müthiş bir tanımlama..
"Beni yoracak tek bir insan istemiyorum artık hayatımda. Uzaktan daha iyisiniz, uzak durun."
Reklam
503 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.