“Türkiye Hristiyan olsaydı...”
Türkiye ve Avrupa, genel anlamda Batı arasındaki ilişkide temel belirleyiciyi ortaya çıkarmak için yönelteceğimiz sorular önemli. Osmanlı''dan itibaren farklı düzeyde gelişen bu ilişki biçim/lerini açıklamak için dönemine göre farklı parametreler kullanılsa da temel olarak din faktörü her dönemin temel belirleyicisi oldu. İki farklı medeniyet arasında aidiyet üzerine yükselen ilişkiler/düşmanlıklar/ dönemsel ittifakların mahiyetini anlamada dinin rolü sadece bizim değil Avrupa''nın kendi kimliği, öteki olana karşı tavrını biçimleyen bir faktör. Avrupa Birliği yapılanması, Avrupa kimliği ve fikrinin muhtevasının nasıl biçimleneceğinden bağımsız değil. Avrupa''nın genelde de Batı medeniyetinin içinden geçtiği düşünsel ve siyasi süreçlere bakarak bugünün AB''sinin üç yüzyıl öncesinin Avrupası olmadığını söylemeye gerek yok. Ama her şeye rağmen ''Avrupa(lılık) fikri''nin bugün geldiği din-toplum, din-siyaset ve sekülarizm ilişkilerinin aldığı muhtevaya rağmen dinin, gerek bilinç altında gerek realpolitik anlamda ağırlığını kim inkar edebilir. Hiçbir Avrupalı siyasetçi, laik olmasına rağmen halkı Hristiyan olduğundan dolayı, Hrisitiyan kültüründen beslenmiş olmasından dolayı Hrisityan ülkesi olarak anılmasından gocunmaz. Bu tanımlama laik siyasi yapıya ve siyasilerin dinle kurdukları çok farklı ilişkilere rağmen böyledir.
Ertelenmiş Yüzleşmeler - Hayat, Zihniyetler, Aidiyet ve Mahremiyete SAYFA 78Kitabı okuyor
Numerus Clausus Nedir?
latince'de "sınırlı sayıda" manasına gelen bu tanımlama, hukuki anlamında, dilsel manasından da pek sapmayarak, sayılan biçim ya da durumlar dışmda başka biçimin ya da durumların yararlanmayacağını belirtir. Kanunsuz suç olmaz kuralının dayandığı prensiptir. Suç teşkil eden fiil kanunda belirtildiği kadardır. sınırlı sayı ilkesi gereğince kanunda belirtilmeyen bir suçun isnadı mumkun degildir. Aynı sınırlı sayı prensibi ceza hukuku dışında da uygulama alanı bulur. (ç.n.)
Reklam
Descartes'ın şüpheciliği, kesinlik arayışındaki birey figürünün, hakikat tekeli elinde bulunduran Tanrı'yı veya kralı yerinden ettiği yolundaki radikal inanca kapı araladı. Bunun sonucunda ortaya çıkan Aydınlanma'nın insan hakları kavramını doğurarak baskı altındaki bireyi özgürleştirmesini olumlayan yazarlara göre, tüm siyasi faydalarının yanı sıra bu fikriyatın metafizik alandaki etkisi ne yazık ki aksi istikamette oldu: Aydınlanma, anlamın temel koşulu sayabileceğimiz nizam ve kutsiyet gibi nitelikleri dünyadan söküp attı. Şimdi Aydınlanma sonrası dünyada, neyin anlamlı neyin anlamsız olduğunu tanımlama işine kendimizi vakfetmiş bulunuyoruz; bu da göze keyfi görünebilecek ve ürpertici bir nihilizme yol açabilecek türden bir iş.
Sayfa 76 - Metropolis Yayıncılık
Zayıf ve yardıma gereksinimi olan her şeyin gönüllere hitap ediyor oluşu, gönlümüze hitap eden her şeyi küçültme ve zayıflatma sözcükleriyle tanımlama alışkanlığını doğurur bizde, yani onları kendi duyumsamamız için zayıf ve yardıma gereksinen bir duruma getiririz.
Sayfa 36 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
"Kişiye kim olduğunu ötekiler söylerler. Sonrasında kişi ötekilerin kendisini tanımlama biçimlerini destekler veya bir kenara atar. Onların öyküsünü kabul etmemek zordur. Kişi kalbinin en derinliklerinde olduğunu “bildiği" kişi olmamayı deneyebilir. Kendini doğuştan gelen veya mahkûm olduğu bu "yabancı" kimlikten koparmaya çalışabilir ve kendi eylemlerinden yararlanarak ötekileri onaylamaları için zorladığı, kendi kimliğini yaratabilir. Sonrasında hangi değişikler olursa olsun kişinin ilk sosyal kimliği ona yapışır. Olduğumuz söylenen kişi olmayı öğreniriz.” R.D Laing
Sayfa 12 - TakdimKitabı okuyor
Yaratıcı'yı tanımlama anlamında dikkat çekici bir bakış
Bunu izleyen dinsel gelişmede, bu düşünce daha ileri boyutlara götürülerek insanın Tanrı'ya hiçbir olumlu nitelik yakıştıramama ilkesine ulaştırılmıştır. Tanrı'nın akıllı, güçlü, iyi olduğunu söylemek onun insan olduğunu söylemekle eş anlamlıdır. Yapabileceğim en son şey, Tanrı'nın olumsuz özelliklerini sayarak ne olmadığını, sınırlı, şefkatsiz ve adaletsiz olmadığını düşünebilmektir. Tanrı'nın 'ne olmadığına' ilişkin ne kadar çok şey bilirsem, Tanrı hakkında o denli çok şey öğrenebilirim.
Reklam
#takvim
Diyanet Takvimi Ön Yüz: Necip Fazıl Kısakürek’in vefatı (1983) Yüce Allah âcizliği kınar. Hâlbuki akıllı olmalısın! Bir işin üstesinden gelemediğin zaman, ‘Allah bana yeter, O ne güzel vekildir.’ de. (Ebû Dâvûd, Kadâ, 28) Diyanet Takvimi Arka Yüz: “DİJİTAL SAATLER”DE “İÇ SÜRE” AYARİ “İç süre” dediğimiz şey, insanın kendi olma bilinci. Bu tanımlama, günü- müzde son derece fazla kullanılan ve anlamsal derinliğini yitiren “farkındalık” kavramının oldukça ötesinde. İç süre; insani seziyi diri tutan, kalbî melekeleri canlandıran, insanın kendine dönük şuurunu tazeleyerek sezgisel duyuşuna yükseklik kazandıran seçkin bir zaman dilimidir. Dijital saatlerin yoğun kuşat- ması altındaki modern insansa bugün, ciddi bir ileti bombardımanı altında, bu vahadan ırak ve mahrum bir hayat sürüyor. Dolayısıyla da günümüz insanının hayat memat meselesi, tam da bu problematik üzerinde vücut buluyor. Allah’ın (cc) “dirilik” ve “ölümsüzlük” noktasındaki ulvi, aşkın özelliklerini kendinde toplayan “Hayy” ismi, bu anlamda âdemoğluna pek çok şey söylüyor. “Sana verilen ve derununda gürül gürül akan o dirilik membaını değerlendir, can kulağını bu sonsuz akışa ver, o kutsi akışı plastik olanla gölgeleme, soldurma, soluksuz bırakma; sana ikram edilen hayatın anlamını oku!” diyor. T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı
264 syf.
5/10 puan verdi
Normal insan değiller!
Değerli okuyucu arkadaşlarım, hepinize keyifli okumalar dilerim. Kitaba geçecek olursak öncelikle kitabı tavsiye etmiyorum. Cinsellik temeli üzerine kurulmuş ve her türlü psikolojik problemi katarak çorba yapılmış bir kitap belki de siz de kendinizden bir parça bulun diye her insanın hayatında karşılaşabileceği psikolojik problemleri katmış yazar. Kısaca tanımlama yapacak olursak Çirkin şeylerden oluşan bir pazar yeri şeklinde niteleyebiliriz
Normal İnsanlar
Normal İnsanlarSally Rooney · Can Yayınları · 20196.2k okunma
İtalyan günlük gazetesi La Stampa acımasız bir eleştiri getirdi: "İdeolojik olarak seçilmiş üyelerden oluşturu­lan yabancı bir güce bağımlı ya da en azından onun etkisi al­ tında hareket eden- ve siyasi mücadelenin aracı olarak, sada­ katle hizmet eden gizli askeri bir yapıyı meydana getirmek, örtbas etmek ya da savunmak, hiçbir raison d'etat (Fr. hik­ met-i devlet, devletin nedeni -ç.n.) fikriyle açıklanamaz. Böyle bir yapıya Anayasa'ya saldırma ve vatana ihanetten başka hiçbir tanımlama getirilemez.''
Sayfa 44 - Grifin Yayınları
Sesli Güldüm
Tabii ki de tüm erkekleri aynı şartlarda değerlendiremeyiz ama illaki bir tanımlama yapmamız gere­kirse yanında yeni tanıştığı bir kız varken yemek yemeden önce temiz çatalı peçeteyle silen ama tek başınayken çoraplarının pis olup olmadığını koklayarak kontrol eden canlıya erkek denir.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.