Eskiden, çok eskiden Tanrımız yoktu. Korkumuz yoktu. Günahımız yoktu. Yapraklar gibiydik.
Sayfa 12 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Gerçekten de (muhtemelen belirli ilkel toplumlar haricinde) şu ana kadarki tüm insanlık tarihinin güce dayandığını kabul etmemiz gerekmektedir. Zengin bir azınlık zor ve ağır işleri yerine getiren ve eğlenmeye fazla vakit ayıramayan çoğunluk üzerinde iktidar ve güce dayanan bir hâkimiyet kurmuştur. Güce dayanan bu hâkimiyeti sürdürebilmek amacıyla insanların beyinlerinin yıkanması gerekmektedir. Böylece yöneticiler gibi yönetilenler de mevcut durumlarının Tanrı, doğa ya da manevi hukuk tarafından emredildiğini varsaymışlardır. Peygamberler kendi manevi ve dini kimliklerini yaratmış olduğu güç ve iktidarı ortadan kaldırmış olan devrimcilerdir. Onların dış politika prensipleri, “RAB Zerubbabil'e 'Güçle kuvvetle değil ancak benim Ruhum'la başaracaksın' diyor" (Zekeriya 4: 6). Yabancı güç ve ittifaklara dayanılması çılgınlığına karşı bir söylem geliştirmişlerdir. Hoşea'nın dediği gibi, "Asur kurtaramaz bizi, savaş atlarına binmeyeceğiz. Artık ellerimizle yaptığımıza ‘Tanrımız' demeyeceğiz çünkü öksüz sende merhamet bulur"
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
Eskiden, çok eskiden Tanrımız yoktu. Korkumuz yoktu. Günahımız yoktu. Yapraklar gibiydik. Öpüşler gibiydik. Köpükler gibiydik. Yapamadık. Güzellik boğdu İyilik zayıf düşürdü hepimizi.
Bizim bakacak bir saatimiz, gidecek bir işimiz, faturalarını ödemekle yükümlü olduğumuz bir evimiz, başlarına bir şey gelmesinden korktuğumuz bir ailemiz, inandığımız bir Tanrımız… yok mu gerçekten?
Ancak istediğimiz kadar dağılmış, sabahtan gece yarılarına kadar yabani ot gibi bu dünyanın çukurlarına atılmış olalım, Tanrımız ve ona inancımız sayesinde yine de bir halk olarak kaldık, halklar içindeki tek ve kimsesiz bir halk
Sayfa 23 - İş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Fransa-karşıtı cephenin diğer mensupları da ileri gidiyorlardı: Fransa’nın liberal ya da hafifmeşrep cinsel ahlakının karşısına, kadınlar için elzem olan örf ve adetlere itaati ve beraberinde “Alman töresi”ni, “Alman sadakati”ni, hatta “Alman giyim kuşamı”nı koyuyorlardı. Bu noktada, günümüz İslami köktendinciliğiyle açık benzerlikler bulunmaktadır. Din, kültürün millileşmesinden yakasını kurtaramıyordu. Kararlı yurtseverler için “bizim Alman Tanrımız” bir kült nesnesi olarak görülüyordu. Söz konusu olan Luther’in Hristiyan tanrısı mıydı, yoksa daha da eskilerden pagan Alman tanrısı mı? Alman-severler için asıl önemli olan bu değildi; önemli olan, Fransızlardan dinsel olarak da ayrıştırmaktı.
her tür iyilik ve kötülükle uğraştım ah avamın sevinci işte bu yüzden her bir kalbin üstüne bir örtü örttüm her örtünün üstünde tanrımız ve her tanrının üstünde kalbim var
Kalbi neşelendiren şarkıları söyleyelim: Birleşince Tanrıçamız, Tanrımız Bereket bolluk gelir ülkeye, Ağıllar, ambarlar taşar, Her tarafta şenlik var. Ey Sümer halkı!
Keşke dua edenlere değil de bu dünyada neler olup bittiğine baksa!
"Tanrımız, gecenin son üçte biri kaldığında dünya göğüne iner; "Dua eden yok mu duasını kabul edeyim? Benden isteyen yok mu istediğini vereyim? Benden bağışlanmasını isteyen yok mu bağışlayayım? Diye seslenir." (Buhari, Teheccüd/14; Müslim, Salatu'l-Müsafirin/168-172, hadis no: 758; Ebu Davud, Sünnet/21, hadis no: 4733.)
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.