Japonlar 1941 yılında Pearl Harbor'a saldırdığında, Amerikalı liderler göründüğü kadarıyla bu saldırının sebepsiz olduğuna samimiyetle inanıyor ve suçu tamamen Japon milliyetçiliğine atıyordu. Ama Japon milliyetçiliğinden kim sorumluydu ki? Birleşik Devletler'de 1853 yılında -dünyadan kendi halinde bırakılmaktan başka hiçbir şey istemeyen bir ülkeye dalıp sonra da kendi isteğiyle çekildiği köşesinden çekip çıkarmak için onu tahammül edilmesi zor "eşitsiz anlaşmalar" imzalamaya zorlayan- devletlerinin Japonya'yı nasıl aşağıladığının farkında olan birileri varsa bile 1941 yılına gelindiğinde o kişiler bu konudaki kabahatlerini tümden unutmuştu. Bugün bile çok kısa Amerikan tarihsel hafızasına sahip Amerikalılar, kendileri için anlamlı geçmişi bin yıl hesabıyla düşünen bir halkla nasıl empati kurabilir ve o halkın bir kışkırtmanın yanıtını vermek için seksen sekiz yıl sabırla beklediğine nasıl inanabilirdi ki? Yine de bu süreç boyunca Japonya ne yaptıysa Batı'dan öğrendiklerini yapmıştı.
Sayfa 146 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Dr.Nazım
Selanik'te dolaşan Dr. Nâzım Bey bu rapor meselesine dair Paris'e Dr. Bahaeddin Bey'e yazdığı dördüncü mektubunda şöyle diyordu: Sabırsızlık etme! Burada boş durmadığımızdan elbette eminsin... İşler yolunda gidiyor. Kuvvet günden güne artıyor. Eserlerini henüz görmemekle ataletimize hükmetme. Raporumu yazmaya artık çok kalmadı. On, on beş gün sonra raporu alırsın."
Sayfa 57 - Kronik KitapKitabı okuyor
Reklam
Sensin o barbar. Haddini bil.
Askeri bakımdan üstün ve muzaffer "uygarlıksız" kültürler fethettikleri "uygar" kültür tarafından özümsenir. Örneğin art arda gelen "barbar" fatihlerin Çin kültürü tarafından özümsendiği Çin'de çok defa olan buydu.
Sayfa 139 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Uygarlık, kültürel süreçlerin işlerlik kazandığı en yüksek düzeydir. Kültürün bir dış katmanı olarak uygarlık, altında ve içindeki bütün katmanları ve düzeyleri etkiler. Bu iç katmanlar aynı tarihsel köken, dini gelenek ve dile sahip toplum gruplarını birleştiren kültürlerden başlayarak, tekil, alt düzey özerk birimlerin (prenslikler ve milletler gibi) karakteristik kültürlerine, oradan içinde bulunulan tabakanın belirlediği (hatırlayın, sadece kalıplaşmış düşünce biçimleri olan ve tikel alanlarda etkinlik gösteren) alt kültürler ve kurumlara ve nihayet en derindeki kültürel katman -zihin- içindeki bireyselleşmiş kültürel sürece kadar, bütün kültürel süreçleri kapsar. O halde uygarlıklar en kalıcı süreğen kültürel süreçlerdir. Gerçekten de günümüzde mevcut üç uygarlığın her biri yaklaşık beş ya da altı bin yıllık tarihe sahiptir ve ondan önce var olan uygarlıkların hiçbiri yedi yüz yıldan az sürmemiştir.
Sayfa 138 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Dr.Nazım
TEK DERDİ İSE MİLLETİN GELECEĞİYDİ: Her şeyden ziyade sevdiğim milletimin yakından felaketine iştirak etmek benim için en büyük bahtiyarlıktır. Burada kaldığıma memnunum. İşlerim yolunda gidiyor.
Sayfa 57 - Kronik KitapKitabı okuyor
Faşizmle Nazizm arasında, İtalyan ve Alman milliyetçilikleri arasındaki temel farklılığı yansıtan bir uçurum vardır. İkisi de kolektivistti ve dolayısıyla sosyalizme eğilimliydi, ama İtalyan milliyetçiliği yurttaşlık temelliyken Alman milliyetçiliği etnikti (ya da ırkçı). Faşizm öte yandan ırkçılık içermiyordu. İşgal altındaki Budapeşte'de Adolf Eichmann'ın pençelerinden kaçırarak, altı yüze yakın Yahudi kadın, erkek ve çocuğun hayaını kurtarmayı başaran, II. Dünya Savaşının en büyük kahramanlarından biri Giorgio Perlasca adında bir İtalyan faşistiydi. Perlasca bu zorlu işin altından faşist İspanya'nın temsilcisi Angel Sanz Briz'in ("Budapeşte Meleği") yardımıyla kalkmıştı. Savaştan yıllar sonra kendisine, faşist olarak Yahudileri kurtarmak için hayatını niye tehlikeye attığı sorulduğunda, "Ben ne bir faşist ne bir anti-faşisttim, ben bir anti-Nazi'ydim" diye yanıt vermişti.
Sayfa 129 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Daha sonra İtalya Nasyonal Faşist Parti adını alacak ve İtalya Sosyal Cumhuriyeti'nin başına çöreklenecek olan Devrimci Faşist Parti'nin kurucusu ve şanlı lideri Benito Mussolini, faşist lider olmadan önce önde gelen bir sosyalistti -İtalya Sosyalist Partisi'nin gazetesi Avanti!'nin editörüydü. Aslında sülaleden gelme bir sosyalistti Mussolini; doğal olarak İtalyan milliyetçisi de olan sosyalist bir babanın oğluydu ve ismini bir sosyalistten (Meksika başkanı Benito Juarez) almıştı. Mussolini, partinin İtalya'nın Birinci Dünya Savaşına katılmasına karşı çıkması nedeniyle İtalyan sosyalistlerinden ayrılmıştı ama Lenin'e kesinlikle daha sonra hayranı olacağı Adolf Hitler'den çok daha fazla hayranlık duyuyordu.
Sayfa 128 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Dr.Nazım
Cemiyet içerisinde görev yapanların çoğu namuslu ve hamiyetli insanlar olarak raporda yer bulmuşlardı ama Nâzım'ın ifadesiyle kurunun yanında yaş da yanıyordu
Sayfa 56 - Kronik KitapKitabı okuyor
Joseph Goebbels aslında başlangıçta Alman hareketi için "Nasyonal Bolşevizm" adını uygun görmüştü ve ama bunun ödünç alınma olduğu aşırı göze batıyordu.
Sayfa 127 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Dr. Nazım
Dr. Nâzım, her an temkinli olması gerektiğinden yanından ayırmadığı şemsiyesiyle yolda kendisini tanıyabilecek birisi ile karşılaştığında bu şemsiyeyi açıyor ve yüzünü saklıyordu.
Sayfa 54 - Kronik KitapKitabı okuyor
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.