Acaba tarih, hakikaten bir tekerrürden mi ibarettir?
Tarih, çoğunlukla bir zaman dizimcisi gibi kayıtsız bir tutarlılıkla, binlerce yılı birbirine ekleyen o devasa zincirini ilmek ilmek, olay olay örer sadece; çünkü her gerilim bir hazırlık sürecini, her gerçek olay bir gelişim dönemini gereksinir. Bir dahinin çıkması için bir halkın içinde milyonlarca insanın geçmesi gerekmiştir her defasında, gerçek anlamda tarihsel bir olayın, insanlığın yazgısını değiştiren bir anın gelmesi için de milyonlarca yararsız anın akıp gitmesi gerekir.
Reklam
Tanrının sevgisinden en çok bahsedenler, tarih boyunca insan özgürlüğüne ve mutluluğuna en derin nefreti gösterdi. – E. Haldeman-Julius
"Tarih hiçbir zaman kadınların başarısını yazmaz." dedi Saige umursamaz bir tavırla. "Yalnızca bunda payı olan erkeklerden bahseder."
Halepçe Katliamı Unutulmadı Tarih: 16 Mart 1988 Irak savaş uçakları Halepçe'yi bombaladı. Ortalığa keskin bir elma kokusu yayıldı. Çocuklar kokuya doğru koştu. Son sözleri ‘Daye behna seva te’ yani 'Anne elma kokusu geliyor' oldu. Sonra da birer birer öldüler..
Fatih'in Belgrad kuşatması
Gece bastırdıktan sonra sultan geri çekilme emrini verdi, ama bu da sonunda yozlaşarak darmadağın bir kaçış şekline döküldü ve önemli miktarda top, cephane ve erzak düşmanın eline geçti.
Reklam
Fatih'in Belgrad kuşatması
Gemileri daha hafif olan ve manevra yapma kabiliyeti bulunan Macarlar, hantal Türk gemileri zincirini yararak onları dağıttılar. İki kadırgayı mürettebatlarıyla birlikte batırdılar, dördünü de bütün silahlarıyla birlikte ele geçirdiler. Türk filosunun kalan gemileri ölüler ve can çekişen yaralılarla yüklü olarak kaçmayı başardılarsa da, düşmanın eline düşmelerini engellemek için sultanın emri üzerine yakıldılar.
Bunu da harf devrimini savunanlara ithaf ediyorum :)
Öyle reformlar vardır ki içinden bir milletin bilgeliği ortaya çıkarken, diğer taraftan ihanetierin en büyüğünü barındıranlar da vardır. Yakın tarihimizde Japonya ve Türkiye örnekleri bu hususta klasik durum arz ederler. XIX. asrın sonu ve XX. asrın başında bu iki ülke ben­zer ve kıyaslanabilir durum arz ediyorlardı. İkisi de eski imparatorluk,
Sayfa 25 - Fide Yayınları | PDFKitabı okuyacak
"Ölüm, güzelliğin anasıdır," dedi Henry. "Peki ya güzellik nedir?" "Dehşetin ta kendisi." "Ve eğer güzellik dehşetin ta kendisiyse, o zaman arzu nedir?" dedi Julian. "Pek çok arzumuz olduğunu sanırız ama aslında tek bir arzumuz vardır. Nedir bu?" "Yaşamak." dedi Camilla. "Sonsuza dek yaşamak." dedi Bunny.
"İyilik adına sertlik" ilkesiyle Augustinus gittiğinde Robespierre,Stalin çıkıyordu ortaya,köylüleri prense kıydırtan Luther gittiğinde,bu kez güleç Mao onları tutsaklığa mahkum ediyordu. "Hiç umutsuzluğa kapıldığınız olmaz mı "?diye sordu. "Umudumuzu yitirmeyiz."dedi."çünkü her şeyin tarih boyunca olduğu kadar kötü olması gerekmediğini biliyoruz." Bu günün koşullarında büyük bir kötümserliğe kapılmamak elde değil. Ama umutsuzluk,kökten umutsuzluk-bunu onaylamak olanaksız.
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.