Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
İstenmeyenlerin İnsan İlişkilerindeki Rolü
İster siyaset, edebiyat isterse bilim, ticaret ve sanayide olsun, üstün birey bir ulusun biçimlendirilmesinde büyük rol oynar, ama diğer uçtaki bireyler de öyle; yani başarısızlar, uyumsuzlar, başıboşlar, suçlular ve konumlarını kaybetmiş veya saygıdeğer insanlar arasında hiçbir zaman yer sahibi olamamış kişiler. Tarih oyununu genellikle orta sınıftaki çoğunluğun başlarının tepesinde, işte bu en iyiler ve en kötüler oynar.
Reklam
Bir gün sonra Gençlik ve Spor Bayramı'dır. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, bayram konuşmasının bir bölümünü ırkçılık-Turancılık konusuna ayırır: "Turancılar, Türk Milletini bütün komşularıyla onulmaz bir surette derhal düşman yapmak için birebir tılsımı bulmuşlardır. Bu kadar şuursuz ve vicdansız fesatçıların tezvirlerine Türk Milletinin
Milli hedefleri olan kimse için İslamiyet vazgeçilmez bir dinamik, emparyalist için sömürülmeye elverişli topraklar, sosyalist için transformasyona uğratılması gereken insani değerler olarak anlaşılabilir. Bunların hepsi İslam'a tarih ve zaman içinde bir yer yakıştırma hevesindedirler.Bu yer onların İslam'ı bir malzeme olarak (müsbet veya menfi) kullanmalarına elverişli görüyor. Oysa İslami mücadeleyi bir farz olarak yüklenmiş olan müslüman, İslam'a tarihi ve coğrafi bir yer biçmiyor.
“Hava kuş için ne ise, zamanın da düşünce için öyle olduğunu, nasıl ki kuş ilerlemek için iki kanat vuruşu arasında havadan destek alırsa, insanın da iki düşünce arasında düşmemek için zamana dayandığını biliyorum; havanın gökyüzü olduğunu, zamanın Tarih olduğunu biliyorum; gökyüzünde atmosferin homojen olmadığını biliyorum: Yan yana iki nokta farklı baskılarla karşılaştığında, rüzgâr vardır; biliyorum ki artık yer değiştiren sadece kuş değildir, kuşu alıp götüren de, etrafında dönüp dengesini bozan da havanın kendisidir; zaman için de aynı sözkonusu olduğunu biliyorum: Yan yana gelen iki gün çok kuvvetli bir baskıya maruz kaldığında, zamanda ilerleyen şey insanın düşüncesi değildir artık, ilerleyen, insanın dengesini bozan ve onu yerinden eden zamandır.”
Sayfa 1 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Selçuklu sanatında hayvan tasvirlerinin, çoğu zaman sembolik anlamlar taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu konuda çeşitli yayınları bulunan G. Öney, Anadolu Selçuklu mimari süslemesinde boğa figürünün hiçbir zaman tek başına görül­mediğini, bu figürün genellikle insan, arslan, kartal, ejder veya gergedan figür­lerinden biriyle beraber kullanıldığını belirtmektedir. Öney, boğa figürünün sembolik anlamının birlikte tasvir edildiği figürlere göre değiştiğine dikkati çek­mektedir. İnsan figürleriyle birlikte tasvir edilen boğa, "Ay"ı, veya Boğa burcu­ nu, veya Zühre (Venüs) gezegenini;' kartal ve arslan gibi ışık ve kudret sembo­lü olan hayvanlarla birlikte görülen boğa ise, zıt bir prensibi (karanlığı, yenil­giyi) temsil etmektedir. Boğa, ejder figürüyle bir arada kullanıldığı zaman, ha­kim hayvan olarak -yer altının, karanlığın hakimi olarak- karşımıza çıkmakta­dır.
Sayfa 195
Reklam
Büyük Selçukluların saf tuğla yapılarına karşılık Anadolu'da az sayıda tuğla türbe dışında tuğla yapı yoktur. Taş eserlerde tuğla yardımcı malzeme olarak yer alır. Minare, kubbe, kasnak, kemer, tonoz gibi unsurlarda tuğla kullanılır. Tuğla bezeme İran'la kıyaslandığında daha sa­dedir, alçı ve terrakota baskı bezeme ile birlikte değerlendirilmez. Tuğlaların daha dekoratif bir düzenle işlendiği Harput Ulu Camii, Erzurum Tepsi Minare, Konya Zemburi Mescidi, Akşehir Taş Medrese, Kırşehir Caca­ bey Medresesi örneklerinde çapraz, zikzak, diyagonal, balıksırtı veya örgü ağ kullanılır. Bu örgüler tuğlaların istenilen kompozisyonu sağlamak üzere di­ zilişi ile sağlanır. Bazı örneklerde sırlı tuğla veya kabaralar, tuğlalar arasına bir desen meydana getirecek şekilde yerleştirilir. Çok zaman kaide kısmındaki tuğla örgü ile gövde arasındaki desen veya örgüler fark edebilir. Tuğla Anadolu'da iki şekilde kullanılır. Birinci kullanış yolu yapısal niteliğin ağır bastığı tuğla örgülerdir. İkinci kullanılış durumu kesme tuğla kaplamalar­dır. Kaplama ile özellikle geometrik örgüler gerçekleştirilir. Bu tür bezemeler için özel tuğlalar hazırlanır.
Sayfa 69 - Tuğla işçiliği üzerine.
Bizim için İstiklâl Savaşı şimdi artık bir hatıradır, bir dumanlı anıdır. Gerilere baktığımız zaman dağların, bozkırların üstünde, o’nun, kızıllıklar içinde ufka yansıyan hayalini görürüz. Ama Gazi, bu mücadelesinde yalnız değildi. Binlerce, yüz binlerce adsız vardı. Bu adsızlar ya savaşkan birer erdiler ya muharebelerin mihnetlerine alın terleri ve gözyaşları ile katılmış yarı aç, yarı tok, lime lime kıyafetli analar, gelinler, kızlar, çocuklar ve ihtiyarlardılar. Şimdi bunlar o’nun etrafında, o’nun kızıllıklar ortasında hâlâ dağlara, bozkırlara gölgesi vuran siluetinin çevresinde sanki kendilerini göstermek istemeyerek yer alırlar. Hep birbirlerine sokularak, hep birbirlerini kendilerine siper ederek, önlerinde hayal meyal kağnıları, böğürleri birbirlerine geçmiş öküzleri, inekleri ve ellerinde övendireler ile uçsuz, bucaksız bir kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar ordusu… İşte asıl Kuva-yı Milliye buydu!…
Sayfa 466 - Remzi Kitabevi, 1987Kitabı okudu
Allah'ım biraz konuşabilir miyim bağışla Konuşuyorsun sen, duymuyorum ben ah bağışla Ben de konuştum çok, çoğu boş, boşlukları doldurdum Yarım kalmış bir çay gibi soğuttum kendimi, İçime şeker attın, tatlanmadım yine Seni anlayamadım, tişört yazıları, sokak isimleri, Plaka harfleri, medet umdum tümünden, bir tıkız idrakle tıkandım, Yağmurları
Tarih hiçbir zaman sadece geçmişe ait bir şey değildir. Tersine bugünü anlamak ve yarını inşa etmek için vardır. Tarihi, sadece geçmişte yaşanmış olayların kronolojisi olarak okumak, tarihin suretine bakıp manasını ıskalamak olur. Tarih okumalarının amacı, ondaki mündemiç anlamları ortaya çıkarmaktır. Bu manada her tarih okuması aynı zamanda bir felsefi okumadır. Bunun tersi de doğrudur: felsefi-fikri tezlerin sınandığı yer, tarih sahnesidir. Bu iki okuma düzeyini birbirine ne kadar yaklaştırabilirsek o kadar başarılı oluruz diye düşünüyorum.
Reklam
Milli hedefleri olan kimse için İslamiyet vazgeçilmez bir dinamik, emperyalist için sömürülmeye elverişli topraklar, sosyalist için transformasyona uğratılması gereken insani değerler olarak anlaşılabilir. Bunların hepsi islam'a tarih ve zaman içinde bir yer yakıştırmak heveslerinin hirer ürünü. Bu yer onların İslam'ı bir malzeme olarak (müspet veya menfi ) kullanmalarına elverişli görünüyor. Oysa İslami mücâhedeyi bir farz olarak yüklenmiş olan Müslüman, İslam'a tarihi veya coğrafi bir yer biçmenin İslam'ı bir amaç değil, bir araç durumuna getirmenin bir yolu olduğunu bilir.
Antik YakınDoğu
III. Amenhotep'in yine Amenhotep adlı varisi krallık makamını babasıyla bir­likte üstlenir. Ancak kısa süre içinde bazı ideolojik ve dini unsurlar (örneğin güneş kültürüyle bağlantılar) giderek ağırlık kazanır ve yüzeysel olarak zaman içinde değişmez olarak sunulan firavun kültürü içerisinde sıklıkla bir devrim olarak yorumlanan bir doktrin doğrultusunda düzenlenir. Bu yeni ideolojinin merkezinde, bu dönemi niteleyen biçimsel unsur olan güneş diski Atan'un tanrısal hypostasis'i yer alır; aslında Aton, güneşin fiziksel görünümü değil de tanrı olarak IV. Thutmosis döneminde belgelenmiştir, kralların bazı tanrısal yönleri ise III. Amenhotep dönemine uzanır.
Tabii, çoğulcu olmanın, çoğulcu demokrasiyr sahip olmanın "olmayınca olmaz" koşullarından biridir bu. O zaman demokrasi olmaz. O zaman çok partili faşizm olur, Türkiye'ye özgü. Sadece Türkiye'ye özgü değil, başka ülkelerde de örnekleri var. Bizdeki alaturka türüdür diyorum. Peki Sayın Aren demin dediniz ki, bir t akım illegal kuruluşlar, kurulacak bir komünist partisini de yönetmek isterler. Kukla olmamak gerekir. Siz TİP'in yöneticilerindendiniz. Adını da söylüyorum TKP diye bir parti vardı. Böyle bir uzak t an yönetme ya da yönetilme eğilimi hisset t iniz mi? "Hissetmedik. Nedeni şu, çünkü 61, -71 döneminde TKP güçlü bir parti değildi henüz. TKP'nin güçlenmesi ve Türkiye'de yer alması, ciddi bir yer alması 1 97 1 tarihinden sonra, yani TİP'in kapatılmasından sonra olmuştur.
Sayfa 75 - 30 ekım 2000Kitabı okudu
İnsanın hüznü hep pişmanlık ve geçmişteki acılara dayanıyor gibi görünüyordu, ne yer, ne tarih ne de zaman bunu değiştirebiliyordu.
Sayfa 155 - İletişim Yayınları & 6. Baskı & 6 BillieKitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
Türk Fırtınası Nereden bilebilirdim yaşamımın bir fırtına estirmeye ait bir görev olduğunu! Dokuz yaşında aldım ilk yaramı on iki Eylül sabahında! O yara büyüttü beni!
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.