lbn Haldun, Beşinci lmam'ı son imam kabul eden Zeydilik inancını benimsemiş olan
ldrisi Hanedanlığı'ndan (789-985) bahsederken şöyle der: "Onların iktidarları ve kudretleri, Hz.Ali'nin, Abbasilerin ya
da herhangi bir diğer soyun varisi olma iddiasına değil, içlerindeki birlik ruhuna dayanmaktadır" (s. 387). Dolayısıyla
klan -çıkar gruplarına doğru kaçınılmaz biçimde genişlemiştir- Gramsci'nin tabiriyle tam bir "tarihsel blok" oluşturur; yani "doğa ile tinin birliğini (yapı+üstyapı), zıtların ve farklılıkların birliğini"6 teşkil eder. Her tür politik aygıtın harekete geçirilmesi, Olivier Mongin'in Michel Seurat'dan bahsettiği
bir metninde "atopik ve ütopik"7 olarak nitelendirdiği, aslında bizzat politik olmayan iki kaynağın mobilizasyonunu gerektirir: kendini doğa [nın safında] konumlandıran ve iktidarın çekirdeği etrafında güçlü ittifaklar oluşturmayı sağlayan infra-politik kaynak olarak asabiyet ve metafizik boyutta devreye giren supra ya da meta-politik kaynak olarak dava. Her ikisi de, politikaya geçiş nedeniyle yaşanan yozlaşma/bozulma sürecinden nasibini alır -öte yandan varlıklarını ve amaçlarını gerçekleştirmek için bu sürece katılmak zorundadırlar.
"Buna ilişkin tarihsel belgeler var mı?"
"Resmi tarih," diye acı acı gülümsedi Albay, "yenenlerin yazdıkları tarihtir. Resmi tarihe göre benim gibi insanlar yoktur. Öküz arabası olayının ardında başka bir şey yatıyor. Tarikatın gizli çekirdeği dingin bir yere aktarılıyor, orada gizli ağını örmeye başlıyor. Bu kanıttan yola çıktım ben. Yıllarca, savaştan bile önce, bu yiğit biraderlerin sonlarının ne olduğunu sorup durdum kendi kendime. Emekli olunca bir ipucu aramaya karar verdim. Araba olayı Fransa'da geçtiğine göre, gizli çekirdeğin ilk toplandığı yeri Fransa'da aramalıydım. Ama Fransa'nın neresinde?"
İdealist düşünceden etkilenmiş, çığır açan bir diğer hareket Marksizmdir. Filozofların derin spekülasyonları, sayısız erkek ve kadının hayatını dönüştürecek bir kılığa -şaşırtıcı bir şekilde- burada bürünmüştür. Marksizm, romantik milliyetçilik gibi, dinin bir yedek formu mudur? Marx'ın düşüncesinin çekirdeği -sınıf mücadelesi, ekonominin önceliği, üretim biçimlerinin ardıllığı, üretim güçleri ve ilişkileri arasındaki çatışma öğretileriyle beraber tarihsel materyalizm- dinsel kavramsallaştırmalara hiçbir şey borçlu değildir. Kutsal Teslis ile emek değer teorisi ya da Bakire Doğum ile sabit ve değişir sermaye oranları arasında pek bir süreklilikten de bahsedilemez. En azından bu anlamda Marksizm, tümüyle seküler bir siyaset formudur.
Gerçekte Marx ve Engels,
Hegel diyalektiğinden sadece onun "rasyonel çekirdeği"ni
aldılar, Ama Hegel'in idealist kabuğunu bir kenara attılar
ve modern bilimsel bir biçim vererek diyalektiği daha da
geliştirdiler.
Kemal Tahir okumak, onun düşünsel dünyasını kavrayabilmek, hiç olmadı kavramaya çalışmak, bir Türkiye Cumhuriyeti evlâdı için devrim niteliğinde bir eylemdir. Henüz Kemal Tahir'e zaman ayırmamış, onu okumamış, tanımamış olanlar içinse bu ciddi bir kayıp, ciddi bir boşluktur.
*Bu konu nezdimde tartışmaya kesinkes kapalıdır.
Modernçağ öncesindeki sözde kumanda ekonomileri olarak adlandırılan imparatorlukların ve özellikle bunların seçkin sınıflarının bile, daha yakından bakıldığında, ticaret kanalıyla zenginleşme yarışına çoğu kez eşzamanlı olarak katılmış olduğu görülür. Bu olgu, Akadlarla başlayan eski Mezopotamya imparatorluklarinın çoğu ve Asur, Pers, Roma, Bizans
Apo Kimdir?
Abdullah Öcalan 1949’da, Kuzey Kürdistan’ın Urfa iline bağlı Halfeti ilçesinin Ömerli köyünde dünyaya geldi. Babası Kürt, annesi Türk’tü. Ama büyük ihtimalle Ermeni asıllıydı. Ana Dili Kürtçe’ydi. Türk Dili ile ilk defa, 1956’da Ermeni köyü olan Cibin’de ilkokula yazıldığında karşılaşıyor. Hergün okula yürüyerek gidip geliyor. Başarılı
Meşhur Fransız Müsteşriklerinden biri olan Louis Massignon “Oryantalizm” adlı kitabında diyor ki; "Onların her şeylerini tahrib ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık: hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boşluğa düştüler. Anarşi veya intihar için olgun hâle geldiler."[Oryantalizm,8]
İçinde bulunduğumuz modern zamanlar, hakk ile
Demokratik sosyalizm, tüm insanlar için yaşamın her alanında dayanışma ve toplumsal örgütlenme aracı ile eşit özgürlüğün gerçekleştirildiği bir devlet ve toplum düzeni ilkesidir.