Ölüm bile bu köşelerde başka çehreler takınır. Bu değişiklikler hep birden düşünülünce muhayyilemizde tıpkı bir gül gibi yaprak yaprak açılan bir İstanbul doğar. Şüphesiz her büyük şehir az çok böyledir. Fakat İstanbul'un iklim hususîliği, lodos poyraz mücadelesi, değişik toprak vaziyetleri bu semt farklarını başka yerlerde pek az görülecek şekilde derinleştirir. İşte İstanbul bu devamlı şekilde muhayyilemizi işletme sihriyle bize tesir eder. Doğduğu, yaşadığı şehri iyi kötü bilmek gibi tabiî bir iş, İstanbul'da bir nevi zevk inceliği, bir nevi sanatkârca yaşayış tarzı, hattâ kendi nev'inde sağlam bir kültür olur. Her İstanbullu az çok şairdir, çünkü irade ve zekâsıyla yeni şekiller yaratması bile, büyüye çok benzeyen bir muhayyile oyunu içinde yaşar. Ve bu, tarihten gündelik hayata, aşktan sofraya kadar genişler. "Teşrinler geldi, lüfer mevsimi başlayacak" yahut "Nisandayız, Boğaz sırtlarında erguvanlar açmıştır" diye düşünmek, yaşadığımız ânı efsaneleştirmeğe yetişir. Eski İstanbullular bu masalın içinde ve sadece onunla yaşarlardı. Takvim onlar için Heziod'un Tanrılar Kitabı gibi bir şeydi. Mevsimleri ve günleri, renk ve kokusunu yaşadığı şehrin semtlerinden alan bir yığın hayal hâlinde görürdü. Yazık ki bu şiir dünyası artık hayatımızda eskisi gibi hâkim değildir.
Sayfa 120Kitabı okudu
Vasıfsız Veda
İmkansıza talipken tarihten bir yaprak olduk
Reklam
"Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım
Sayfa 460Kitabı okudu
Uzatmaya gerek yok. Siyaset bilimcisi olmak ayrı şey, inanılan dünya görüşünün siyasetçisi olmak ayrı şey. Ancak ahmak değilsek, yapabilmenin bilmeyle alakasını görmezden gelemeyiz.
Unutulmamalıdır ki, hiç kimse katilin elindeki ekmek bıçağına bakarak "bizde bıçak yoktur" diyemez. Veya "iddia ediyorum ki tek çare İslâmdır" cümlesindeki "iddia" düpedüz doğru iken, kelimenin "haksız fikirde direnme ve inat" manalarına gelen ikinci ve üçüncü manalarını öne sürerek "İslam'da iddia olmaz" şeklinde sahte mantık benzeriyle bir yere varılamaz.
"İslâm hak dindir" diye bir propaganda... Bu misal içindeki propaganda gayesine erdiğinde muhatap aldatılmış mıdır? Aldatılma propagandada değil, propagandası yapılan şeyin mahiyetindedir. Meselâ; "içkiyi seviyorsan müslüman ol, çünkü İslâm'da içki yasaklardan değildir" diye propaganda yapsak, bu bir kandırmadır.
Reklam
Propaganda bugün başlıbaşına bir ilim, sanat olarak, istenilen yönde tebliğ, telkin, tesir aleti halinde ve galip vasfı siyasi olmak üzere onun genişliğince geniş bir sahayı kapsar. Mesela, siyasi, dini, askeri, iktisadi, kültürel, ideolojik propaganda gibi. Propagandanın bu kısa tanımı bile, "İslâm'da propaganda yoktur, çünkü propaganda kafalara yalan sokma işidir. Oysa islâm insanların hür iradelerine hitab eder" yollu fikirlerin (!) saçmalıklarını gösterir.
Rus emperyalizminin vahşetini vs. kütüphaneler dolusu örneklerle anlatmak neye yarar? Onun yerine özellikle ülkemizde "insancıllık şampiyonu kafaların, "aşk'tan seks anlayan insanseverlerin, insan keyfiyetinin tarihte görülmemiş alçaklıkta örneğini vermiş olanların ruh röntgenini kendi kalemlerinden göstermek, bağlı oldukları dünya görüşünün hangi "çap"a hitabettiğini belirtmek bakımından, Macar hadisesinden daha çarpıcı ve düşündürücü olur.
Nasıl ki lügattan kelimelerin ölü klişeler halinde ezberlenmesiyle lisan öğrenilemezse ve her ilim öğrenilmesi gereken ayrı bir dilse, bir dünya görüşü çatısı altında her mevzunun kuruluşu da ona bağlı bir dilin kuruluşudur.
...Bizim bahsettiğimiz tarih şuuru içinde, diğer iki tarih anlayışı da gerçek değerini ve yerini bulduğu için, insan kaderin elinde oyuncak değil; kader insana yüklenmiş olarak, insanın yaptığı kaderdir. Buna göre, benim insani memuriyetim gereği "davayı BEN gerçekleştireceğim" çünkü, "kimse kaderin sırlarını ve tecellilerini olduğu yerde beklemek selahiyetinde ve kudretinde değildir. Kader, bir amel meselesi değildir; bir itikad meselesidir."
281 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.