Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Ahmed Yesevi,tasavvufi düşüncelerini Türkçe yazan ilk tarikat kurucusu olmakla Türk diline büyük hizmette bulunmuştur. Türkçeye gösterdiği titizliği sayesinde kendisinden sonra gelenlerin Türkçeyi din ve tasavvuf dili olarak kullanmalarına ön ayak olmuştur.”
361 syf.
9/10 puan verdi
Bir Yunus Emre hikayesini anlatıyor "Od" romanı. Yunus Emre'nin hayatı, yaşam mücadelesi, nefsiyle mücadelesi ve sonunda Derviş Yunus olma serüveni, İskender Pala'nın güzel Türkçesi ve akıcı kurgusuyla anlatılıyor. Kitabı genel olarak beğendim. Ancak kitapta bahsedilen Hacı Bektaş Veli'yle görüşmesi gibi bazı tarihsel olaylarda çelişkiler de bulunmuyor değil. Bu kitapla birlikte okuduğum Abdülbaki Gölpınarlı'nın "Yunus Emre Hayatı ve Bütün Şiirleri" adlı eserinde Yunus Emre'nin Hacı Bektaş Veli'yi hiç görmediği bilgisi mevcut. Yine "Od" romanında belirtilen, Mevlâna'nın Mesnevisi hakkında Mevlâna'nın yüzüne karşı "Mesneviyi çok uzun yazmışsın, ben olsam şöyle derdim: Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm." şeklinde bir diyalogun yaşanmadığını söyler Abdülbaki Gölpınarlı. Bu söz başka bir şair tarafından söylenmiş ve sonra yanlış olarak Yunus Emre'ye atfedilmiştir diye de ekler.Tasavvuf yolundaki Yunus Emre, manevi feyz aldığı şeyhler ve tarikat ehli diğer kişilerle münasebetlerinde birtakım mucize ve kerametlerle karşılaşır. Ben bu kitabı, bazı tarihsel gerçeklerle çelişkili bazı durumların olması ve keramet-mucize gibi şeylerin biraz abartılması dışında güzel buldum.Yunus Emre gibi büyük bir gönül adamının büyüklüğünü anlatmak için, (yaşanıp yaşanmadığı bilinmeyen) kerametlere ihtiyacın olmaması gerektiğini düşünürüm.Keramet, Onun basit gibi görünen ama derin anlamlar içeren dörtlüklerindedir asıl.
Od
Odİskender Pala · Kapı Yayınları · 202241,7bin okunma
Reklam
Tarikat ve Mürşid'deki ölçü.
Tarikat müesseseleri ve onların başındaki peygamber varisi örnek insan öyle olmalıdır ki, Bizleri Peygamberimizin sevgisine, Ashabın sevgisine, Ehlibeytin sevgisine, Tabiin ve Tebe-i tabiin sevgisine, Muhaddis imamlarımızın sevgisini, Mezhep imamlarımızın sevgisini, İtikat imamlarımızın sevgisine ve Müctehit imamlarımızın sevgisine, Tasavvuf imamlarımızın sevgisine götürmelidir. Bu sevgiye götürmeyen Eser Eser değildir. Bu sevgiye götürmeyen İlim ilim değildir. Bu sevgiye götürmeyen yorum değildir. Bu sevgiye götürmeyen Alim, Alim değildir. Bu sevgiye götürmeyen tarikat, tarikat değildir. Peygamber varisi olan alimlerin ilimleri, eserleri konuşmaları duruşları vakarları muhiplerine Allah Resulünü, Ashabını ve Ehlibeytini sevdirir. Onların sözleri rahmani olup kalplere tesir eder.
Sayfa 178Kitabı okudu
13. yüzyıl Selçuklu Anadolu'sunun, Irak ve Horasan tasavvuf mekteplerinin yüksek ve popüler seviyedeki yorumlarını yansıtan akımların ve tarikatların buluştuğu bir bölge haline geldiğini söyleyebiliriz. Söz konusu sufi akım ve tarikatlar Anadolu'ya İran ve Arap ülkeleri üzerinden nüfuz ettiler. Horasan Melametiyyesi'ni temsil eden Kalenderiyye cereyanı ve buna bağlı Haydariyye ile, ayrıca Irak kökenli Vefâiyye gibi popüler tarikatlar, bunlara paralel olarak, yine Horasan kökenine bağlı, Sünni çizgiye olabildiğince sadık kalmaya çalışmakta olup, daha entelektüel çevrelere hitap eden Kübreviyye tarikatları İran kanalıyla; Sühreverdiyye, Rifâiyye ve Kadiriyye gibi yine üç büyük Sünni tarikat ise Irak üzerinden Anadolu topraklarına girerek birçok taraftar buldu ve yerleşti.
Sayfa 174Kitabı okudu
Okunduktan sonra istiğfar etmelik.
Birçok tarikat kurucusu düşlerinde Hz. Muhammed'i, Cebrail'i gördüklerini söyler. Örneğin Muhyiddin İbni Arabi'ye düşünde Hz. Muhammed görünmüş ve "Bu Fususu'l-Hikem kitabıdır, bunu al ve açıkla" demiştir. Arabi yazdığı kitabın kutsal olması için onu böylece sunmaktadır.
Sayfa 162Kitabı okudu
Murakabe Nedir ?
Murakabe Arapçada "gözetlemek" anlamına gelen rakabe kökünden türetilen tarikat, tasavvuf pratiğidir.Kulun yüce Rabb`inin onu her daim gördüğünü ve yaptıklarından haberdar olması ve kulunda her daim bunu bilmesi ve hayatını her daim doğru, günahtan uzak ve Allah`ı anarak geçirmesi demektir.
Reklam
Edep Ya Hu
Bilgeler, meclisinde kendine uygun bir hüner arayan kişinin her hünerden daha çok edebi makbul sayması, sufîlerin toplum vicdanına ne derecelerde tesir ettiğinin de delilidir. İslâm, elbette bir edep dinidir; ancak tasavvufta edebin apayrı bir yeri vardır. Tarikat adabının her kademesinde edep ön plandadır. Sufî, canlı olsun cansız olsun -ki
1.000 öğeden 721 ile 730 arasındakiler gösteriliyor.