gönül: Sevgi, istek, düşünüş, anma ve hatır gibi kalpte var sayılan duygu kaynağı. mec. İstek, arzu.
tas. Kâbe, Tanrı evi, misafir evi, mescit. Gönül bir mescittir, beden orada secdeye kapanmıştır. Gönül misafir evidir. Üzüntüler, dertler, kederler o evde kalmaya gelen Tanrı misafirleridirler. Ârif, kâmil insan onları hoş karşılar, ağırlar. Gönül evini ancak gam, keder temizler. Bu temizlikten sonra, sevinç ve mutluluk gelir. Gönül öyle bir varlıktır ki yedi kat gök orada kaybolur, görünmez. Gönül sahibi altı yüzlü ayna gibidir. Allah altı yöne de o aynadan bakar. Allah "Biz daima gönüle bakarız, su ve çamurdan olan bedene, şekle değil.” diye buyurmuştur. Gönül engin bir ovadır, oraya adım atmak gerekir. Gönül yurdu eminlik ülkesidir. Orası güllük gülistânlıktır. Orada cana can katan manevi kaynaklar, ölümsüzlük çeşmeleri vardır.
“Gönül bir Kâbe'dir sen onu yıkma
Tığ-ı gamzelerin sineme çakma”
(Âşık Veli)
“Gönül Çalab’ ın tahtı
Çalab gönüle baktı
İki cihan bedbahtı
Kim gönül yıktı ise”
(Yûnus)
“Ermişlerin gönlünden başka mescit yoktur.”
(Mevlânâ)
❝
Çok eski günlerde gerek Sümer ülkesi, gerek komşuları bolluk ve huzur
içinde yaşıyorlarmış. Hepsi de Hava Tanrısı Enlil'e tek dilde dua
ediyorlarmış. Bilgelik Tanrısı Enki, Enlil'in üstünlüğünü kıskanarak insanlar
arasında bozuşmayı, savaşı çıkararak bu güzel çağa son veriyor ve çeşitli
diller koyarak insanların birbiriyle anlaşmalarını önlüyor.
Aynı konu Tevrat'ta (Tekvin, 11: 1-9) şöyle:
"Ve bütün dünyanın sözü bir, dili birdi. Şarktan göçtükleri zaman
Sinear diyarında bir ova buldular, orada oturdular. Birbirlerine, 'Gelin
kerpiç yapalım, onları iyice pişirelim. Onların taş yerine kerpiçleri,
harç yerine ziftleri vardı. Yeryüzünde dağılmayalım diye kendimize bir
şehir, başı göklere erişecek bir kule yapalım,' dediler. Ve
Ademoğullarının yapmakta olduğu şehri ve kuleyi görmek için Rab
indi. Onlar bir kavm, hepsinin tek dili var. Gelin inelim birbirlerinin
dilini anlamasınlar diye onların dilini karıştıralım. Rab onları oradan
dağıttı ve şehri bina etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı onun adına Babil
dendi."
Buradaki Babil kulesinin, Mezopotamya'nın ziguratları olduğuna kuşku
yok. İbraniler onları yıkılmış halde gördüler. Bu yıkılmış ve harap olmuş
kule kalıntılarının, insanların korumasızlığını, güce karşı duyulan isteğin
insanlara verdiği üzüntüleri sembolize ettiğini söylüyor S. N. Kramer.
(Sumerians, s. 293.)
❞
"Hayat koşusu engebeli, hayat yolu dikenli. Taş taşa değmeden duvar olmaz, birbirini üzmeyen insan olmaz. Kimileyin insanın yükü ağır, kimileyin duyguların dili sağır. An olur öfke kabarır, an olur yüz kararır. Dünyanın işi dünyada kalır..."