İnsan neyi yazar?
İnsan anlatamadığını yazar,söyleyemediğini yazar;Söyleyerek anlamlandıramadığını yazar.İnsan yaralarını yazar.Aslında yazan eller değildir:kalptir.Eller sadece bir köprü mahiyetindedir.Sözcükler o köprüden akar durur.
Kalp neden yazar?
Kalp yükünü boşaltmak için yazar;kalpte duran sözcükler ağırdır çünkü.Taşıyamayınca dökmek ister.Ağırlığı kaldırabilecek tek yer sayfalardır.Kim bilir bazı yaraları belki sayfalar da kaldıramıyordur.
bir çocuk, büyümenin umudunu aldı omzuna, taşıyamayınca, annesi onu aldı ikiye böldü, sonra dörde ve sonra sekize, bir kırıntı kaldı geriye, kırıntı aldı çocuk omzuna!
bir çocuk büyümenin
umudunu aldı omzuna,
taşıyamayınca, annesi onu aldı
ikiye böldü, sonra dörde ve
sonra sekize, bir kırıntı kaldı
geriye, kırıntıyı aldı çocuk omzuna!
bir çocuk büyümenin
umudunu aldı omzuna,
taşıyamayınca, annesi onu aldı
ikiye böldü, sonra dörde ve
sonra sekize, bir kırıntı kaldı
geriye, kırıntıyı aldı çocuk omzuna!
Bir çocuk büyümenin umudunu aldı omzuna, taşıyamayınca, annesi onu aldı ikiye böldü, sonra dörde ve sonra sekize, bir kırıntı kaldı geriye, kırıntıyı aldı çocuk omzuna!
Bir çocuk büyümenin umudunu aldı omzuna, taşıyamayınca, annesi onu aldı ikiye böldü, sonra dörde ve sonra sekize, bir kırıntı kaldı geriye, kırıntıyı aldı çocuk omzuna!
Yolun bir yerinde Ebû Zer tek başına gelecek ve İslâm ordusuna yetişecekti. O, yaşlı bir binekle yola çıkmış, bineği onu artık taşıyamayınca onu bırakıp yayan bir hâlde yoluna devam etmişti. Uzaklardan onun tek başına geldiğini gören Efendimiz (s.a.v.) "Gelen Ebû Zer'dir; o tek başına yaşar, tek başına ölür ve tek başına haşır meydanına yürür!"
Partici,
"Arkadaşlar, omuza kaldırırken dikkat edilecek bişey de şudur." dedi. "Kısa boylu birinin, uzun boylu bir büyüğümüzü omuza kaldırması kesinlikle doğru değildir. Çünkü, omuza kaldırılan uzun boylu bir büyüğümüzün kısa boylu birinin sırtında, bacaklarının sallanması ve ayaklarının yerde sürüklenmesi göze çirkin görünüyor. Çok uzun boylu birinin de, ufak tefek bir büyüğümüzü sırtına alması da doğru değil; o zaman da asmakabağına kelebek konmuş gibi duruyor büyüğümüz. Çok zayıflar, sırtlarına çok şişmanları almasınlar. Taşıyamayınca dengeleri bozulup devriliyorlar, rezillik oluyor. Öyle ya, sana güvenip sırtına binmiş, sonra adamı yere yuvarlıyorsun, olur mu hiç! Bunlar da anlaşıldı mı arkadaşlar?" "Anlaşıldı," diye bağırdık.
Malik b. Dinar (rahimehullah) şöyle diyor: Hikmet'teki sözler arasında şuna rastladım: “Öğrendiğinle amel edene kadar, bilmediğini öğrenmende senin için hayır yoktur. Bunun misali, bir adamın odun topladıktan sonra yığın yapıp güzelce bağlayarak taşımaya başlamasına, taşıyamayınca da tutup üzerine daha fazla odun ilave etmesine benzer.”
Mâlik b. Dinâr, "Hikmetli sözler arasında şuna rastladım: Başkalarına öğretmedikçe ve bildiğinle amel etmedikçe o bilgin de senin için bir hayır yoktur. Bu bir adamın odun topladıktan sonra yığın yapıp, güzelce bağlayarak taşımaya başlamasına, taşıyamayınca da, tutup üzerine daha fazla odun ilave etmesine benzer" demiştir.