Bu şehir sensiz....
Bu şehir sensiz yıkılsın gitsin Bitsin bu çilem gözyaşım dinsin Sen sevemezsin bilirim çünkü taş kalplisin Sırat köprüsünden bile günahsız geçersin En iyisi ver zehrini içeyim durma İçinde sen olmayınca dünyayı neylerim sorma Yıkılsın dağlar taşlar güneş de sönsün Bu şehir sensiz yok olsun bitsin Dinsin yürek sızım gözyaşım dinsin... Mayıs
Hanife Çıta
Hanife Çıta
Gelirsen yolum genişler, gelmezsen hayalini severim. Yanmaktan korkmam, ben bu aşka sağ çıktığım yerlerden geldim.
Reklam
birlikte yürümenin adımları bizi yıllar sonra aynı sokaklara çıkaran gecikmiş zamanlara ayarlı pusu
Sayfa 22 - Metis Yayınları (e ~kitap )Kitabı okuyor
ardına saklandığım kelimeler kadar bir hayat ölmeden önce okunacak, yazılacak birkaç kitap
Sayfa 20 - Metis Yayınları (e ~kitap )Kitabı okuyor
artık heyecanlandırmıyor beni garlar, peronlar, benzin istasyonları, uykulu mola yerleri, yabancılıklar,
Sayfa 19 - Metis Yayınları (e ~kitap )Kitabı okuyor
"Yazmadım seni daha, sevmeye ayırdım tüm zamanları, yazmaya bu yüzden vaktim olmadı. ben düşünmeye başlayınca seni -ki bu bir önceki düşünmenin sonundan çok öncedir- inan ki dağlar, taşlar, inan ki bulutlar, yağmur ve kar toprakla su ve gökyüzü, güneş ay ve yıldızlar onlar da benimle birlikte ve onlar da benim kadar seni düşünürler.."
Reklam
1Mayıs
Bir Mayıs tarihte ilk kez milletlerarası işçi kardeşliği teşkilatı 1889'da Paris kongresinde tekrarlı olarak kutlanmasına karar verilmiştir. Ülkemizde ilk defa 1 Mayıs 1923 tarihinde resmi olarak kutlandı. Bu kısa bir tarihçe olarak not olarak düşelim dedim, gelelim günümüze. Bugün tarih 1 Mayıs 2024, Taksim'de kutlama yasağı olduğu
Şeylerin neden hareketsiz kaldığı, neden susturulduğu, (başta taşlar, evler, köprüler, keçiyolları, kurşunkalemler, kâğıtlar, vb. sonra da varolup da konuşmayan ağaçlar, otlar, hayvanlar, böcekler [sevgili böcekler] kuşlar, arılar) sorulmalı. Asıl da benim şimdiye değin bunu niçin düşünmediğim, sormadığım anlaşılır şey değil. Böyle, şeylerin de konuştuğu dünya nasıl da güzel olurdu: Kimbilir?
Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2006.Kitabı okuyor
Hava kararana kadar top peşinde koşar dururduk. O zamanlar maç yapmak, terli terli su içmek ve bahçelerden erik çalmak gibi eğlencelerimiz vardı. Hiç sıkılmazdık. Her şey daha sonradan tatsızlaştı. Top oynadığımız arsayı inşaat için dikenli tellerle çevirdiler; Musti'nin sigaraya başladığı, benimse hem sigaraya başlayıp hem Ayşen'e âşık olduğum yıldı. Önce tuğlalar ve tahtalar ve keresteler ve demirler yığıldı öbek öbek. Kale kurduğumuz taşlar, kum tepelerinin altında kaldı. Kazmalar, kürekler, elekler yayıldı sağa sola. Sonra da en irisinden iki kangal bağladılar çantalarımızı bıraktığımız ağacın altına. Daha da kimse giremez oldu Yıldızların oraya. Bizim maçlar kömür deposunun ardına, yukarımaaledeki küçük arsaya taşındı. Herkes o tarafa gitti. Tek ben gitmedim. Gidemedim. Daha doğrusu canım istemedi. Gerçekten tuhaf bir dönem geçiriyordum. Babamın deyimiyle büluğ çağına girmiştim. Bıyıklarım yeni yeni terliyordu. Sesim çatallaşmıştı ve sürekli içim sıkılıyordu. Hem uzaktı yukarımaale, her gün gitmesi dertti. Hepsinden önemlisi: Ayşenlerin evi, eski arsanın tam karşısındaydı. İkindi vakitleri balkonda çamaşır asıyordu Ayşen. Bazı günler mandalın teki elinden kayıp aşağı düşüyordu; işte o bazı günlerde gidip onunla konuşacak oluyordum, gidip konuşacaktım. Elbet o çamaşırlar tekrar kirlenecek, tekrar asılacak ve o tahta mandallar Ayşen'in ince parmaklarından tekrar aşağı düşecekti. Biliyordum. Birgün mutlaka, yerçekimine yenik düşmüş o mandalla cesaretim aynı düzlemde buluşacaktı.
Sayfa 76 - Yapı Kredi Yayınları (İki Oda, Bir Salon, Yarım Hayat)Kitabı okudu
Nisan’a çok var….
Yazmadım seni daha, sevmeye ayırdım tüm zamanları, yazmaya bu yüzden vaktim olmadı. ben düşünmeye başlayınca seni -ki bu bir önceki düşünmenin sonundan çok öncedir- inan ki dağlar, taşlar, inan ki bulutlar, yağmur ve kar toprakla su ve gökyüzü, güneş ay ve yıldızlar onlar da benimle birlikte ve onlar da benim kadar seni düşünürler... hep dalgınım bu günlerde saati cezveye koyup yumurta tutuyorum, bir gün takvime bakmasam yılı unutuyorum. aklım başıma gelmiyor, başıma çarpmadan dallar yolda yürürken dalıp dalıp gidiyorum. nisan'a kaç var diyorum saati sorarken. hiç böyle olmamıştım. bilenlere sordum; 'aşk bu' dediler..." #metinvural
Metin Vural
Metin Vural
Reklam
Taşlar ve sopalar kemiklerinizi kırabilir ama artık kelimeler de sizi öldürebilir.
Sayfa 52
Unutmayacağız!!!
Yine geçirmedik sizi, Elhamdülillah! Bugün İstanbul' da Çevik Kuvvet personellerine atılan taşlar. Normal taş değil kaya gibi bir şey bunlar. Yaralı bir çok vatan evladı. Türk bayraklı polise Lenin, Marx paçavralarıyla vuran kansız hainler. Bunu yapanların da bunu destekleyenlerin de kim olduğunu biz iyi biliyoruz. Biiznillah küfürleriniz de taşlarınız da kalkanlara takıldı, hendek fistanlıları gibi siz de dağılıp kaçtınız. Bu vatan size bırakamayacağımız kadar güzel.🇹🇷
Sayısız hamd ve minnet, bir avuç toprağa iman ışığı veren eşsiz Allah'a yaraşır. Adem (a.s.)'ın bedeninde ki ruhu üfleyen, Nuh (a.s.) 'ı tufandan kurtaran O 'dur. Ad kavminin cezasını vermek için kahrıyla fırtınaya emir veren O 'dur. Lütfunu gösterince, sevgilisine (İbrahim a.s.) ateşi gül bahçesi yaptı. Seher vaktinde Lût kavminin altını üstüne çeviren yine O padişahtır. O'nun tarafına bir düşman (Nemrud) ok atmış, fakat bu düşmanın işini bitirmeye bir sivrisinek kafi gelmiştir. Düşmanı Firavunu denizde boğan, mermer taşının içinden Salih peygamber için deve çıkartan O 'dur. O kudretli ve ebedi olan Allah, inayet verince Davud'un (a.s.) elindeki demir, mum gibi oldu. Süleyman'a (a.s.), mülk ve sultanlık verdi, şeytan ve peri Onun mührüne (fermanına) boyun eydi. Eyyûb'un (a.s.) teninden böceklere azık verdi. Yunus'un (a.s.) bedenini bir balığa lokma yaptı. Zekerriyâ'nın (a.s.) başına testere indirdi. O her ne dilerse onu yapar. Sultanlık Ona aittir, Ondan hesap sormaya kimsenin gücü yetmez. O birine nimet ve hazine bağışlar, ötekine acı ve zahmet verir. O öyle bir Rab'dir ki; hava kuşlarına denizlerde ki balığı azık yapar. Babasız çocuk İsa'yı (a.s.) doğurtan, beşikte ki yavruyu konuşturan O 'dur. Yüz yıllık ölüyü (Üzeyir a.s.) diriltir. Bunu Allahu Teâlâ'dan başka kim yapabilir? O öyle bir yaratıcıdır ki çamurdan sultanlar çıkarır, yıldızlarla şeytanları taşlar,kuru topraktan otlar bitirir ve Gökleri de O korur, Göz açıp yumuncaya kadar cihanı birbirine çarpar da burada söz söylemeye hiç kimse güç yetiremez.
Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum Siz hiç hamama gittiniz mi? Ben gittim lambanın biri söndü Gözümün biri söndü kör oldum Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak Şöylelemesine maviydi kör oldum Taşlara gelince hamam taşlarına Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi Taşlarda yüzümün yarısını gördüm Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü Yüzümden ummazdım bunu kör oldum Siz hiç sabunluyken ağladınız mı? [Cemal Süreya]
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.