Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"SÜT LEVREK"
Merhaba gençler! Nasılsınız bakalım? Bendeniz iyiyim. Akşam annemlerde leziz bir çupra yersek daha iyi olacağım inşallah. Akşama doğru Metro'ya gidip bakacağım. Bu kış çok az balık yedim. Açıkçası endişeleniyorum zekâ geriliği olacak, bağışıklık sistemim çökecek diye. Neden böyle oldu bilemiyorum. Bir iki defa balık haline baktım. Canlı
TDK ya sevinç ne demek diye sormuş bulundum? mealinde şöyle geçiyordu; senin dışında her neferde görülen ve bulunan duyumsanan temel ihtiyaçlardan bir tanesi. (Boran Deniz)
Reklam
Bir kere, Türkçe’ye girmiş dini terimler, Arapça değil, Farsçadır. Çünkü, biz İslâmiyet’i Araplardan değil, İranlılardan öğrendik. Örnek: peygamber, örnek: namaz. Farsça’dır, Arapça değil. İkincisi, ‘öz’ denilen Türkçe’de kelimeler, türetilmiş değil, üretilmiştir. Daha da kötüsü, Batı dillerinden alınmadır, yani bağımsızlık söz konusu değildir. Bir boyunduruk başkası ile değiştirilmiştir. Mesele ondan ibarettir. Örnek: Arapça kökenli ‘usul’ kelimesinin yerine geçen ‘yöntem’ kelimesinin ‘yön’ hecesi, Türkçe; ‘tem’ hecesi, Fransızca ‘systeme’ kelimesinin ‘tem’idir. Türkçe’de böyle bir sonek yoktur. Aynı şey, ‘kıyası mukassem’ ya da ‘dilemme’in karşılığı olarak sunulan ‘ikilem’ kelimesi için de geçerlidir: ilk hece Türkçe, İkincisi Fransızca. ‘Mektep’ kelimesinin yerini alan ‘okul’ kelimesi, Fransızca ‘ecole’ün bozulmuşudur. ‘Üstüvane’ yerine kullandığımız ‘silindir’ Batı dillerinin ‘cylinder’idir. ‘Umumi’ kelimesinin yerini alan ‘genel’, İngilizcedir. ‘Sekizgen’in ‘gen’i ‘octagon’un ‘gon’udur. Bunun böyle olması da doğaldır, çünkü şu kadar yıllık hayatında TDK’da bir tek filolog, dilbilimci çalışmadığı gibi, bir tek Türkolog da yoktur. Neticeyi kelam, TDK, yarattığı kavram kargaşası ile Türk fikir hayatını tarumar etmekten başka bir işe yaramamıştır.” “O sizin yorumunuz!” dedi Pendikli avukat, pişkin. “Ne yorumu?” diye patladı Günay, “Hangisi? Peygamber kelimesinin Arapça değil, Farsça olduğu mu, yorum? Silindir kelimesinin ‘cylinder’ olduğu mu? Yapmayın, Allah aşkınıza! Buna yorum değil, bilgi derler!” Alev Alatlı
Yazım yanlışı yaptığım insanla samimiyimdir Sevmediğime TDK bile olurum
Riyakarlık ve ahlak üzerine...
Riyakarlık diyince aklımıza   "ibadette gösteriş yapmamak"  gelse de aslında çok geniş  bir bağlama sahip. TDK riyakarlığı  "toplumun, insanlığın etiğine, dinine aykırı yapılmakta olan davranışlar" veya "insanları yanıltmak veya aldatmak amacı ile, kendi çıkarları dahilinde yalan söylemekten kaçınmayan kişi" olarak
ORCİK NE DEMEK?
Elazığ'da bir kadının yöresel ürünler satan bir iş yerinden orcik çalması güvenlik kamerasına yansıdı. Durumu polis ekiplerine bildirmeyen işletme sahibi İrfan Açıkoğlu, "Yaşanan olayda kadının belki parayı unuttuğunu ve geri getireceğini düşünmüştüm fakat geri getirmedi. Gelip bana param yok deseydi ben kendim onu ikram ederdim." dedi. Haberde geçen "orcik" kelimesinin anlamı parantez içinde verilmiş ancak burada paylaşmadım. TDK'nin sözlüğünde de bu kelime var. Bilenler parmak kaldırsın.
Reklam
YÂLEL – YÂLELLİ (Arapça yā lelli)
Arapların şarkılarında terennüm sözü olarak çokça tekrar edilen kelime. Bilhassa uzadıkça uzayan ve bıktırıcı bir hal alan şeyler için kullanılır ve Arab’ın yâlellisi gibi söyleyişinde geçer. TDK ise Arapça yā + leylī olarak "uzun ve tekrarlardan oluşan şarkı" olarak açıklar. Şimdi Sezen Aksu'nun "Adem Olan Anlar" adlı şarkısını hatırlayalım. "Ben bu dünyaya bir türlü alışamadım Bu yüzden insan içine karışamadım Bana mı sordunuz adımı koyarken Bir küstüm bir daha barışamadım Uyumlu faniler bana uyumsuz derler Delirttiniz beni ey ehven-i şerler Uzlaşırsam namerdim ateşe verseler Garanti muhabbetlere yılışamadım Ha desen olmaz a ha desen olmaz Birine uysa öbürüne uymaz Yalelli yalelli yalelli o zaman Yalelli yalelli yalelli o zaman"
Arapça asıllı kelimelerde TDK'ye uygunluğu değil Arapça telaffuzu tercih ediyorum. Örneğin estağfurullah değil estağfirullah. Bunu önemsiyorum çünkü dile sadakat
EDEBİYAT ÖĞRETMENLERİ VE BİLİMCİLERİNE.
TÜRK EDEBİYATINDA DİL VE MİLLİ EDEBİYATIN SEYRİ Geçmişten günümüze edebiyatımızın seyrine kısaca göz atalım. 1299’da Osmanlı’nın kurulmasından bir süre sonra Divan edebiyatı başlamıştır. Bu edebiyatın zemini Arap, Fars ve Acem dilleri ve edebiyatları üzerine teşekkül ettirilmiştir. Edebiyat sahası, ecnebi ülkelerin milli değerlerini kullanarak
Kitantik ve NadirKitap'ta, piyasada çok rahat bulunabilen ve değeri de neredeyse her yerde aynı olan kitapları çok yüksek fiyattan satışa koyarak erketeye yatan sözde sahaf bir kitle var. Kitabın sıfırı var, esnaf abilerimiz bu sitelerde üç katına satıyor. Maksat araştırmadan denk geleni kazıklamak. Yıllardır bu tip ikinci el kitap satan sitelerden alışveriş yapan biriyim. Elden almaya gittiğimde bile tek kuruş indirim yaptıklarını görmedim. Kargo ücretini her halükarda benim ödediğim bir ürünün elden ve site fiyatının farklı olması tamamen o esnaf kolunun dolandırıcı fıtratıyla alakalı... Yüksek enflasyon ortamında denetim ve yaptırım da olmayınca milleti kazıklamak için çeşit çeşit süslü bahaneler üretiyorlar. Ya bir de tam sepete ekliyorsun, alıyorsun birkaç saat sonra arayıp 'ya biz o kitabı sattık, maalesef iptal ediyoruz siparişinizi' diyerek, yine birkaç saat sonra aynı kitabın fiyatını güncelleyip en az ×3 fiyatına satışa da sunabiliyorlar tabii.. çoook kez yaşandı. Özellikle prestij kitapları stokluyorlar. TDK, YEK gibi devlet kuruluşlarının da az sayıda bastıkları kitapları, stoklayıp muazzam pahalı fiyatlara satıyorlar. Artık bu kuruluşlar dahi bu durumdan bezmiş ki bazı kitapları saklayıp ilim erbabı sorunca depodan getiriyorlar. Görünürde olmayan birçok kitabı böyle aldım.
1.064 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.