Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
[Eski Sevgi]
Üzerimizde bir yerlerde güneş duruyordu. Tanıdığımız tek şey. Ama ikimiz de bunu düşünmüyorduk. Gene bir biçimde yaz mevsiminin erken sıcaklığını hissediyorduk. Yumuşaktı. Acımızı da. Üzerinden korkunç bir trafiğin geçtiği otoyolun kenarındaki bu bankta yan yana oturmamız onun ve dolayısıyla benim de acımı hafifletiyordu. Benimki asla onunki kadar büyük olamazdı. Trafik bizi tedirgin etmiyordu. Gündelik yaşamla bir ilişkimiz yoktu, yarım metre uzağımızda önümüzden akan yaşamla da. Çok gürültü vardı, anlamsız bir canlılık ve egzoz kokuları. Havel şosesi yakınındaki otoyol üzerinde pazar yaşamı. Biz öylece bankın üzerinde oturuyorduk. Herhangi bir kentte. Var olmanın herhangi bir zamanında. Tanıdığımız tek güneş ısıtıyordu. Ben geçmişimi unutmuş, ne geri dönmek ne de ileriye gitmek isteyen bir insan olarak oturuyordum. Sessizdi her şey. Pazar trafiğine karşın. O bize ulaşmıyordu. Gölgeleri asfaltın öteki yanına düşen bu ağaçlar hangi dünyaya aitti?
Sayfa 116Kitabı okudu
Şu anlamsız dünya ruhumu bozmuş; kafam tedirgin, yüreğim doymak bilmiyor; hiçbir şeyle yetinmiyorum; zevke nasıl alıştıysam acıya da öyle alışıyorum, hayatım gittikçe boşalıyor; bir tek çare kaldı benim için: Yolculuk etmek.
Reklam
Şu var ki, çağdaş insan, kendini yine de tedirgin ve gitgide daha şaşkın hissetmektedir. Çalışıp çabalamakta, ama yaptığı işlerin boşluğunu belli belirsiz bir şekilde fark etmektedir. Madde üzerindeki gücü arttıkça, özel hayatında ve toplum içerisinde kendini güçsüz hissetmeye başlamıştır.
Sayfa 12 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Kendi kendime düşmenin, kalkmanın, yürümenin temrinlerini yapıyorum. Bu bazen ferahlatıyor bazen tedirgin ediyor. Ferahlarken de te- dirginken de zaman kaybediyorum. Saatleri kurşunlamak iş- ten değil. Fransız Devrimi'nde ilk önce saatleri kurşunlamışlar. Saat kulelerine ateş açmışlar. Kendi zamanları akmıyorsa, başka zamanlar dursun diye belki de.
Kötü bir davranış yüzünden pişmanlık duyduğumuzda bizi tedirgin eden, başkalarına verdiğimiz zarar değil, bunun bize getirdiği rahatsızlıktır.
Sayfa 137 - Can Sanat YayınlarıKitabı okudu
Dostoyevski'nin romanlarında asla dinlenemeyiz, asla yumuşak ve ritmik bir okumaya kendimizi bırakamayın, asla huzur içinde nefes almamıza izin vermez, sürekli elektriğe tutulmuş gibi sarsılırız, her sayfada daha sıcak, daha yakıcı, daha tedirgin, daha merak uyandırıcıdır onun romanları. Edebi şiddet altında olduğumuz sürece biz de ona benzeriz. O ebedi ikili kişilik, karşıtlığın tahta çarmıhına gerili o insan, tıpkı kendisi ve yarattığı kişiliklerde olduğu gibi Dostoyevski okuycuda da duygu bütünlüğünü parçalar.
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
Meral Çatlı Anlatıyor;
"Eşimin cezaevine girdiği gün anladım ki onu bir daha görmek çok zor olacaktı. Bir yanda kanunu anlatıp, kanunsuzlukla yargılayanlar, diğer yanda bazı devletlerin Abdullah'ın özgürlüğü için bize göre kabul edilmesi mümkün olmayan anlaşma teklifleri vardı. Onu bekleyen sonun, şüpheli bir ölüm olmasından tedirgin oluyordum. Bu nedenle kocamı bir an evvel çıkarmalıydık. Fakat ne La Santé, ne de Lonof bunun için uygun değildi. Bostadel'e verilişi bizler için çok mühimdi. Bu durum onun çıkmasını nihayet sağlayacaktı.
Sayfa 397Kitabı okudu
Misafirlerimiz gittiği zaman, tek başıma kalıyor­dum; bu can sıkıcı mezarlıktan kaçacak ve hayata, ki­tapların çılgınlığına kavuşacaktım. Bu kitaplardan biri­ni açmam, onda tedirgin edici ve insanlıkdışı düşünce­leri bulmama yetiyordu ve bu düşüncelerin şatafatı ve karanlık yanları anlayış gücümü aşıyordu.
Sinema Kapıları
Güven içinde olduğumu bilmem hiç Sevildiğimi, önem verildiğimi Benim başkalarını aradığım gibi Arandığımı bilmem.. Dünyanın bütün suçlarını işlemiş Bütün yanlışlarını ben yapmışım gibi Yaptığım her işten tedirgin oluyorum. İçimde sürekli bir horlanma korkusu Bir kekeme tutukluğu ürkek dilimde En iyi bildiğim konuda bile Çekine çekine konuşuyorum. Çekilip sonra kabuğuna küskünlüğün Kendime düşlerden sığınaklar kuruyorum Kırık dökük izleriyle hayatın. Usul sesli içe değen incecik Bir şarkı büyütüyorum, ömrüme benzeyen... Sabah kadar açık, akşam kadar acı Rengi dört mevsimin uyumsuz karışımı Acemi bir şarkı. Umuda ve gerçeğe böyle katlanıyorum.
Ana-babalarda, çocukta düşmanlık duygusu uyandırmaktan başka bir işe yaramayan çeşitli tavırlar ve hareketlerle de karşılaşıyoruz: Öteki çocuklarını tercih etme, haksız yere azarlama, aşırı şımartmakla çocuğu hor görerek bir yana itme arasında bocalama gibi önceden kestirilemeyen davranışlarda bulunma; verilen sözleri tutmama; ve bütün bunlardan daha az önemli olmayan bir etken olarak ana-babanın çocuğun ihtiyaçları karşısında takınmış oldukları tavır: Çocuğun ihtiyaçlarını zaman zaman göz önünde bulundurmamaktan tutun da en haklı isteklerini hiç durmadan engellemeğe -kurduğu arkadaşlıkları bozmağa, kişisel görüşleriyle alay etmeğe, sanata, spora ya da mekaniğe duyduğu ilgileri kırmaya- kadar giden, kısaca, istemeksizin de olsa çocuğun iradesini kırma gibi bir sonuç yaratan bir tavır takınmış olmak.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.