Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ailenizin sizde eksik (yanlış) bulduklarını söyledikleri şeyleri yazın. Ne tür olumsuz mesajlar işitiyordunuz? Bu liste için mümkün olduğu kadar çok şey hatırlamaya çalışın. Yarım saat genellikle yeterli oluyor. Para konusunda neler söylüyorlardı? Bedeniniz hakkında? Sevgi ve ilişkiler konusunda? Ya yeteneklerinizle ilgili? Sizi sınırlandıran ne tür olumsuz eleştirilere muhatap oluyordunuz? Yazdığınız mesajlara tarafsız bir gözle bakın ve şunun farkına varın: “Demek, bu inancımın temelinde yatan buymuş.” Şimdi bir kâğıt daha alalım ve biraz daha derinlere inelim. Bir çocuk olarak, başka ne tür olumsuz mesajlar işittiniz? Akrabalardan Öğretmenlerden Arkadaşlardan Otoriteyi temsil edenlerden Dinle ilgili kişilerden Tek tek yazın. Acele etmeden. Bedeninizde neler hissettiğinizin de farkında olun. Bu iki kağıt sayfasına yazdıklarınız, bilincinizden çıkarılması gereken düşüncelerdir. İşte size “Yeterli değilim” duygusunu hissettiren inançlar.
Altın KitaplarKitabı okuyor
"Ama öyle bir zaman gelecek ki, ölüm bile, senin için, dünyada her zaman varolan ölümün bir parçası, acı ve sefalet de büyük, genel acı ve sefaletin bölümleri olarak görünecek. O zaman artık hiçbir şey yalnız ve tek değildir. Artık, acı insana eskisi kadar ızdırap vermez. Çünkü insan yalnız olmadığını hisseder. Ah, iyice anlatabilseydim, belki anlardın ama anlatamayacağımı biliyorum. Rosasharn."
Sayfa 202
Reklam
İnsan âşık olmak için oturup karar veremezdi. "Bugün âşık olacağım!" ya da "Bu yıl içerisinde âşık olacağım!" söylemleri çoğu zaman içi doldurulamayacak bir temenniler bütününden halliceydi. Âşk; insanın hiç beklemediği, karşılaşmayı ummadığı ve kendini hazırlamadığı anda gelir, bulur ve tüm hayatın içerisine dahil olurdu. İnsanlar ise çoğu zaman hayatın karşımıza çıkarttığı kişileri "âşk" standartları çerçevesinde değerlendirmeye çalışırdı, onlar için doğru insan olduğunu zanneder ve aşk hayatlarının merkezine konumlandırırdı. Oysa evren, bir insan için bir tek ruh eşini sunmaz mıydı? Sonsuz ihtimallere dayalı evrenin sunduğu doğru kişiyi bulabilmek için belki yirmi yıl, belki bir ömre ihtiyaç vardı.
"Âlemlere rahmet için gönderildi dediler, inandım. Araştırdım; insanlara işkenceyi emrettiğini, karşı çıkanları en acımasız yöntemlerle öldürttüğünü, kollarını bacaklarını parçalattığını, kendisine muhalefet edenlere militanlarını gönderip özel planlarla suikast düzenletip katlettiğini, rahmet peygamberi olarak kendisine inananlara
" Aşk hakkında ahkam kesecek değildim. Vaktiyle söylediklerim bile ters yollara sapmışken bugün ne desem boştu. Bildiğim tek şey Bahar'a bir anda aşık olmadığımdı. Görür görmez başlayan aşklar var mıdır bilmiyordum. Ama Bahar bir çocuğun kumbarasına atılan madeni paralar gibi günden güne içime doldu. En kıymetli hazinem haline geldi. Onu harcamaya kıyamazdım. Orada öylece dursun ve büyüsün isterdim. Ona sorarsanız, o hep birinin kendisini çok sevmesini isterdi. Çok, çok sevmesini... Ben onu her geçen gün artan bir aşkla seviyordum. Kelimelerin anlatabileceğinden daha çok, her şeyden ve herkesten çok. Hissediyor muydu hala? Çünkü ben kırmızı valiziyle kapıma gelip "Karalahana sarması yapmaya geldim," diyen kızı sevmekten bir an bile vazgeçmedim."
Sayfa 309 - Pukka Yayınları, OzanKitabı okuyor
"Bir insana aşık olmak" diyor Gilles Deleuze; "Onu kalabalığın içinden çekip çıkartmak, çokluğun içinde tek kılmak ve sonra aynı hızla teklik içindeki çokluğu keşfetmektir."
Gilles Deleuze
Gilles Deleuze
Reklam
Aslında benzer bir durum ses dalgalarn için de geçerliydi. Normalde hiçbirini havada görmüyorduk ama ağzımızdan sözcük olarak çıkardığımız bu dalgalar havada yaklaşık 330 m/s lik bir huzla yayıimaktaydı. İşte bu noktada, o dalgayi anlamlı kılacak tek şey bir kulağın varlığıydı. Havadaki ses dalgalarının yaptığı tek şey kulak zarına çarpmakth. Kulak zarnda oluşan titreşimler birtakım kemikler ve zar aracılığyla iç kulaktaki bir siViya iletilmekteydi. Bu siVinın içinde tüy húcreleri denen ve işitme de çok önemli rol oynayan yapılar bulunmaktaydı. Iç kulaktaki sIVInun titreşmesi, bu tüylerin belirli bir yönde eğilmesini sağlar ve bu eğilmeler sonucu beyne birtakım sinyaller gönderilirdi. İşte, işitme denilen şey en basit haliyle bu gekilde olmaktaydı. Yani havadaki dalgaların iç kulaktaki sıvı içerisindeki birtakım tüyleri eğip bükmesinden başka bir şey değildi.?
Samimi olan (ihlaslı), Allah’a Rab oluşunun hakkını vermek için; her şeyin tek sahibi ve ibadete layık olduğu için ibadet edendir.
Simplicio – Kim demiş başka çizgi çizilemez diye? Ben A noktasına dik bir çizgiyi, diğer 3 çizgiye dikey biçimde alttan çizemez miyim? Salviati – Tek bir noktaya üç dikey çizgiden başka çizgiyi, yine kendi aralarında dikaçı oluşturacak biçimde çekemezsiniz.
Savaşın kuralı mı olur yahu? Birini öldürmenin centilmenceliği mi olur?
Nüfus git gide artıyordu. Toprağın altındaki servetler keşfediliyor ve birileri bütün bunların sahibi olmak istiyordu. Silahlar üretildi, geliştirildi, çoğaltıldı. Savaşlar başladı. İnsanlar birbirlerini çeşitli bahanelerle öldürdüler. Kitle imha silahlarını geliştirdi birileri. Böylelikle tek hamlede binlercesini ortadan kaldırabileceklerdi. Fakat daha sonra bu nükleer silahlardan kendilerinin de zarar görebileceklerinin farkına varınca "savaş suçu" diye bir şey uydurdular. Savaşın kuralı mı olur yahu? Birini öldürmenin centilmenceliği mi olur?
Reklam
İnsanoğlu için en büyük tehlikenin açlık, deprem, mikroplar, kanser olmayıp, yalnızca insanın kendisi olduğu, göz kamaştırıcı bir açıklıkla ortaya çıkmıştır. Nedeni ortada: Ruhsal yaraları saracak, etkili bir çare yok henüz, oysa bu yaralar doğanın en acımasız, en büyük yıkımlarından daha da yok edicidir! İnsanı olduğu gibi, halkları da korkutan en büyük tehlike, psişik tehlikedir. Beliren genel güçsüzlüğün nedenleri, bilinçaltını hiç dikkate almaksızın tek bilinçle, ama yalnızca bilinçle ilgilenilmiş olmasıdır. Bunun sonucu olarak insan için en büyük tehlike, bilinçaltı etkilerin biriktiği kitleden kaynaklanır ve bilincin akılcı direnmelerini susturur. Her kitle örgütü, dinamit yığınından farksız gizli bir tehlike oluşturur. Çünkü buradan, kimsenin istemediği ve hiç kimsenin de engelleyemeyeceği etkiler yayılır! Bu nedenle psikolojinin ve onun bilgilerinin, buluşlarının yaygınlaşması ve böylelikle insanların başları üzerinde dolaşan büyük tehlikelerin nereden kaynaklandığını öğrenmeleri gerekir. İnsanların, modern savaşlar olarak beliren büyük yıkımlardan kendilerini korumaları herkesin tepeden tırnağa silahlanmasıyla olmaz! Silah yığınları savaşları gerekli gösterir! Gelecekte, bilinç setlerini yıkıp kurtularak dünyayı tehlikelere sürükleyen bilinçaltının yarattığı koşulları yok etmek, daha yeğlenir bir durum değil midir?
"Bir tek akıl ilgi çekici ve dikkate değerdi, geri kalan her şey önemsiz ve sığdı."
Giriş;
"Tutkularının esiri olanların zihinleri sadece bir hedefe kilitlenmiştir; arzularını hayata geçirmek. O andaki tek amaçları budur."
Sayfa 9 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
304 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Kitap başlangıç kısmında insanı inanılmaz derecede pozitif düşünmeye sevk ediyor. Güzel düşünelim güzel olsun diye motive olmuşken çevredeki olumsuz düşünceler üst üste gelince çok da bir anlamı kalmıyor rezonans düşüncenin. En şanslı insanlar sanırım en anlaşılabildiği ortamda bulunanlar diğer türlü tek taraflı insan istediği kadar düşünme gücünü iyileştirmeye çalışsın yetersiz kalıyor bu çabası maalesef.
Rezonans Kanunu
Rezonans KanunuPierre Franckh · Elips Kitap · 20134,031 okunma
Korktuğum tek şey var: çektiğim acılara layık olamamak.
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.