Aşkın bağlarının nasıl geliştirileceğini, besleneceğini öğrenmek önemli bir meseledir. Sevgi dolu bağlanma, bize, hayatla baş etmemizi ve hayatı güzelce yaşamamızı sağlayan güvenli ağları sağlar. Hayatımıza anlamını veren şey de budur. Ölüm döşeğindeyken çoğumuz için en önemli şey, en çok değer verdiklerimizle olan bağlarımızın niteliğidir.
İçgüdüsel olarak biliyoruz ki, ilişkilerde bağlanmanın gerekliliğini kim kavrarsa daha iyi bir hayat yaşar. Oysaki kültürlerimiz, bizlere bağlanmaktan çok rekabet etmeye yönlendirir. Milyonlarca yıllık evrim boyunca aidiyet ve yakın temas aramaya programlanmış olmamıza rağmen, sağlıklı insanları başkalarına ihtiyaçları olmayan insanlar olarak tarif etmekte ısrar ediyoruz. Bu, toplumsallık duygumuzun, daha kısa sürede işlerimizi halletme ve hayatlarımızı daha çok kazançla doldurma kaygıları tarafindan günden güne zedelendiği böyle bir zamanda özellikle tehlikelidir.
Sayfa 217 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
“Ellerimizi temiz ve kalplerimizi bozulmamış bir halde, hafaza etmekten âcizizdir; yabancıların terleriyle temas ederek kendimizi kirletiriz; tiksintiye aç ve vebaya hayran bir halde, toplu çirkefin içine gırtlağımıza kadar gömülürüz.”
Sonra kalkmıştı. Bana kuru bir hoşçakal demişti. Beni yanağımdan öpmüştü, öylesine. Kolunu tutmuştum, sımsıkı. Parmaklarımı bir bir sökmüştü. (Bitmemiş bir aşktan ayrılışın en feci anıdır son temas.)
Yaklaşık bir buçuk metre kare yüzey alanıyla tenimiz, sahip olduğumuz en büyük duyu organımızdır. Hassas dokunuşlar, tenimizin okşanması ve bunların uyandırdığı duygular, birçoğumuz için, aşk ilişkisinin ana yoludur. Dokunma iki köklü güdüyü: Cinsellik ve önem verilen öteki tarafindan fark edilmeyi ve sarılmayı bir araya getirir. Antropolog Ashley Montagu'nun da, kitabı Dokunmak’ta belirttiği gibi; ten tene temas, cinselliğin ve bağlanmanın dilidir. Cinsellik canlandırır, aynı zamanda yatıştırır ve rahatlatır da...
Sayfa 168 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
“ Bunca acıya rağmen hâlâ hayatta olduğumuza göre ya üçkağıtçıyız ya da umudumuz var. Ben kendimi üçkağıtçı gibi hissediyorum.. ”
| Sinek Isırıklarının Müellifi
| Barış Bıçakçı
Selâmlar
Hacimce az edebiyatça zengin bir kitap mı okumak istiyorsunuz?
Sinek Isırıklarının Müellifi okuyunuz.
Yıllarıdır içinizde kelimesini bulamadığınız anlamlar yük
İncinmeler affedilebilir, ancak hiçbir zaman yok olmazlar. Bunun yerine, en iyi ihtimalle, çiftin bağlanma hikayelerindeki temas ve yenilenme göstergelerine dönüşürler.
Sayfa 158 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Ondan sonra babasını kaybedince geçim endişesi, hayat mücadelesi başlamış, kendi deyişiyle bir " Hayatın acı kadehinin zehirli suyuna " dudakları temas etmişti.
Eşler birbirlerine empatik olarak yanıt verdiklerinde beyinlerinin prefrontal kortekslerindeki, son dönemdeki araştırmalardan öğrendiğimiz, "ayna nöron” denilen özelleşmiş sinir hücreleri birbirleriyle temas kurar. Bu nöronlar, başkalarının ne hissettiklerini anlamamızı sağlayan en temel mekanizmalardan biri gibi görünmektedir. Bu başka birisinin deneyimini akılla düşünerek idrak etmekten farklı bir anlama şeklidir. Bir insanın bir eylemde bulunduğunu izlediğimizde, beyin hücrelerimiz o eylemi kendimiz yapıyormuş gibi ateşlenir. Ayna nöronlar, genel mirasımızın bağlanmak için ağ örmüş parçalarıdır, bizi aşka ve sevmeye sürüklerler.
Sayfa 142 - CK Yayınevi, 1. Baskı, Eylül 2015.Kitabı okudu
Güzelle temas güzelleştirir. İyi geçimliyle temas iyileştirir. Bilginle temas şevk verir. Gezginle temas bağnazlığı giderir. Masumla temas içtenliği öğretir.
Güzel insanlarla karşılaşmayı diliyorum gecenin sahibinden.
Kimseyle temas etmeksizin devam eden bu tekdüze hayat, dehşet verici bir kasveti doğurdu. Saatlerce derin bir hüzünle gözlerini bir noktaya dikerek hiçbir şeyle meşgul olmaz ve ara sıra kendi kendine tebessüm ederdi.
Soğuk tene temas eden sıcak su, zamanı dondurmuştu. Gözlerini kapatıp bedeninden dökülen suyun sesi ve duş başlığının istikrarlı uğultusunu dinlemeye başladı. Şu anda ölebilsem güzel olurdu, dedi içinden. Sular kesilinceye kadar kokmam heralde, diye ekledi. Teni üzerinde kimi menderes kimi bir şelale olarak akan suların altında kendini kadim bir dünya gibi hissediyordu. Sanki üzerinde sonsuz savaşlar verilmiş ve hayat son bulmuştu da tabiat kendisini onarıyordu. Şefkatle ısınmış yağmurlar, bir sarmaşık olup sarıyordu onu. İçinde bir okyanus, diplerini arıyordu.
Logotetapiye göre hayatın anlamını üç farklı yolla keşfedebiliriz : (1) Bir üretimde bulunarak veya bir iş yaparak ,(2) Bir şeyi deneyimleyerek ya da biriyle temas kurarak ,(3) Kaçınılmaz olan ıstıraba karşı aldığımız tavırla .