Bir portre yazmak, sanıldığından daha zordur. Çünkü o kişiyi duygusal tarafınızla anlatırken, yazıyı bilgiyle de desteklemek zorundasınız. Ansiklopedi maddesi gibi yazamazsınız, o yazıya ruh ve edebiyat katmalısınız. Kişisel hatıraların dışında herkesin ilgilendiği konu ve olayları etraflıca anlatabilmelisiniz.
Böyle bir kitabı yazmak fikri bende
Merhaba arkadaşlar
Bugün kalemini çok sevdiğim sevgili yazarımız Tuğba hanımın ikinci kitabı olan #derinlik ten bahsedeceğim. Birinci kitabı #hiclikyadahersey i çok sevmiş ,hatta kısacık bir kitaptan uzun uzun bahsetmiştim. Bir kadının iç dünyası, yaşadığı psikolojik travmalar, kendi ile çatışması kısa ve öz anca bu kadar etkili
Asr-ı Saadet'ten şimdiye kadar hiçbir tarih bize göstermiyor ki; bir Müslümanın muhakeme-i akliye ile ve delil-i yakînî ile ve İslâmiyet'e tercih etmekle eski ve yeni ayrı bir dine girdiğini tarih göstermiyor.Avamın delilsiz, taklidî bir surette başka dine girmesinin bu mes'elede ehemmiyeti yok. Dinsiz olmak da başka mes'eledir.Halbuki, bütün dinlerin etba'ları ise -hattâ en ziyâde dinine taassub gösteren İngilizlerin ve eski Rusların- muhakeme-i akliye ile İslâmiyet'e dâhil olduklarını ve günden güne, bâzı zaman takım takım kat'î bürhan ile İslâmiyet'e girdiklerini tarihler bize bildiriyorlar .
Eğer biz ahlâk-ı İslâmiye'nin ve hakâik-i îmâniyenin kemâlatını ef'âlimizle izhar etsek, sâir dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyet'e girecekler; belki Küre-i Arz'ın bâzı kıt'aları ve devletleri de İslâmiyet'e dehâlet edecekler.
Bu kadar Doğulu olmasına karşılık bir gün iki yüzlülüğü, içinden pazarlıklığı görülmemişti. Öylesine saf ve temizdi. Çünkü karakteri örneğini doğunun henüz yozlaşmadığı devirlerden alıyordu.
Köylü olmak, Yeşilçam filmlerinde Ferdi ile Necla gibi ayçiçeği tarlasında dört nala koşmak değildi,
Köylü olmak , yaz dizilerinin pastoral entrikaları gibi de değildi..
Köylü olmak alın terine karışmış nasırlı ellerin içine çektiği toprak kokusuydu
Milletin olmasa da kendinin efendisi olmaktı köylü olmak
(2015 ten)
Ne istiyorum biliyor musun? Her hangi bir semtin, her hangi bir kaldırımın da yanından geçen biri benim parfümümü sıkmış olsun. Sende o parfümü gözlerin dola dola koklayarak ciğerlerinin en arkasına kadar çekmiş ol. Sonra kaldırıma otur sessizce, saatlerce ağla. Sadece hatırla. Başka bir gün, aşık olduğunu sandığın her insana sarılırken karşındakinin ten kokusuyla benimkini karıştırırken bul kendini.
Aslında geometri terimlerinin gerçek mimarı Atatürk'tü. Atatürk'ün geometri terimleri arayış sürecine bildiği Fransızcanın önemli katkısı oldu. 1936 sonbaharında bir gün Türk Dil Kurumu başuzmanlarından Agop Martayan Dilâçar'ı, Özel Kalem Müdürü Süreyya Anderiman'ı yanına katarak Beyoğlu'nda Hachette Kitabevi'ne göndermiş, uygun gördükleri Fransızca geometri kitaplarından birer adet aldırtmıştı. Ardından Agop Martayan'la geometri kitabının genel tasarısını çizdi ve III. Türk Dil Kurultayı'nın ardından 1936-1937 yılı kış aylarında Geometri kitabını Dolmabahçe Sarayı'nda kendi eliyle yazdı. Kitap "geometri" öğretenlerle, bu konuda kitap yazacaklara rehber olacaktı. O sırada adı Maarif Vekaleti'nden Kültür Bakanlığı'na döndürülmüş olan bakanlıkça basıldı. Kitabın üzerinde Atatürk'ün adı yoktu. Fakat kitabın ruhu Atatürk'ten çıkmış olduğunu apaçık gösteriyordu.
Türk Dil Devrimi ve Geometride “Terim” SorunuKitabı okudu
"Ji koka xwe veqetin, her tiştî red bikin"
Balkêş e ku mirovekî ku di tevahiya jiyana xwe da wek rêwiyan welat bi welat digeriya û difikirî ku tu tişt nikare azadiya wî bi zincîran girêbide, vegeriya cihê ku dest pê kiribû. Li gorî Nietzsche, tiştê ku em jê ra dibêjin dil û hest, aliyê qels a hiş bû. Ji ber vê yekê "Zor û zalim bin û hesta rehmê ji bîr bikin. Ji ber ku xirabî hêza herî mezin a mirovan e." Nietzsche mirovek bû ku dilovanî ji xwe ra wek pêkenok didît. Lê sibehekê gava dît ku hespek didine ber qamçiyan dema ji otêla xwe ya li Torînoyê derdiket , xwe berda ber dilovaniya xwe û stûyê hespê hemêz kir û bi girî ji hespê lêborîn xwest. Û dijberiya din ji felsefeya sermirov hat. Wî şîret kir ku hêvî êşkenceyê dirêj dike û divê mirov tenê rastiyan qebûl bike û dev ji têgînên razber berde, lê ji ber ku wî nihîlîzma paqij û kûr ragirt, di dawiyê da felsefeya xwe ya sermirovî derxist pêş û xwest ku mirov li ser vê hêviyê bisekinin. Nietzsche mirovekî bi xwe ra di şer da bû. Di pirtûkeke xwe da gotiye: “Ez ne devê van guhan im. Ew êdî gihîştibû nuqteyek îronîkî ku tenê wî dibihîst ku ew çi dibêje…
Böyle Söyledi ZerdüştFriedrich Nietzsche · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202038bin okunma