Zaafın, aczin, tereddütün uzlaşmaz bir düşmanı olmuştu. Herkes, kuvvetle istediği halde, kendi hayatını istediği gibi sevk ve idare edebilirdi. Fenalara, düşkünlere acımak manasız bir mızmızlıktı.
Acımak… Ben insan ruhlarındaki ancak onunla ölçülebileceğinin kanaatindeyim. Evet, dibi görünmeyen kuyulara atılan taş nasıl çıkardığı sesle onların derinliğini gösterirse başkalarının elemi de bizim yüreklerimize düştüğü zaman çıkardığı sesle bize kendimizi, insanlığımızın derecesini öğretir.
Yaralar vardır hayatımızda, yalnız kaldığımızda zihnimizi yavaş yavaş, içten içe bir kanser gibi kemiren yaralar. Bu hastalığın sebep olduğu büyük üzüntüye anlam yüklemek de pek mümkün olmaz. İnsanlar bu akıl almaz dertleri imkansızlar sınıfına dahil etmeye meyillidir her zaman.
Şehir benim için onu hatırlatan bir işaretler alemi olup çıkmıştı. Onun hayaletiyle, dalgın dalgın yürüyüp uzaklara bakarken karşılaştığım için, uzaklara bakarak dalgın dalgın yürürdüm.