Yeni teknolojilerin doğurduğu refahın genele yayılması kendiliğinden gerçekleşecek diye bir şey yok. Yayılıp yayılmaması, ekonomik, sosyal ve siyasi bir tercih.
"Ya mutlu olmamın önündeki engel kendimsem?Sebebi korkuyor olmam,kendime gönlümce acımayı tercih etmem,güzel şeyleri hak ettiğime inanmamam ya da başka bir şey olabilir."
İnsanların seni terk etmesi değildir yalnızlık, yalnızlık senin insanları terk etmende saklıdır, çekilmezdir ama kalabalıkların sahteliğine tercih edilendir.
Evlerinizde LED ışıklarından kaçının. Bunun yerine, kırmızı ışık, şömine ışığı ve mum ışığı gibi alternatifleri tercih edin. Ayrıca doğal gün ışığı sağlayan lambaları da kullanabilirsiniz.
İç Saatleri (Biyolojik Yaşımızı) Yavaşlatmak İçin Ne Yapabiliriz?
* Sabahları doğal ışığı kucaklayın: Güneş ışığını görmek, beyninize ve vücudunuza aktifleşmeleri için sinyal gönderir.
* Sabah erken kalkın: 07.30'dan önce, dışarıdaki gün ışığına kısa bir süre maruz kalmaya çalışın. Bu, sirkadiyen saati kurar, geceki melatonin salınımınızın miktarı artar, çok daha iyi uyursunuz.
* Güneş gözlüğü yerine şapka takın: Güneşin rahatsız edici olmadığı zamanlarda güneş gözlüğü yerine şapka takmayı tercih edin; özellikle sabahları ve akşam üstleri.
* Geceleri ışıktan kaçının: Sirkadiyen ritminiz öncelikle ışık tarafından yönetildiğinden, yatmadan önce cep telefonu gibi parlak ışıklardan kaçının. Parlak ışık, beyninize dinlenme zamanı mı, yoksa aktivite zamanı mı olduğu konusunda çelişkili sinyaller gönderir. Bu sebeple yatmadan en az iki saat önce bu ışıklardan uzak durun. Teknolojik cihazlarınız yatak odanızda dahi bulunmamalıdır. Gece uyanmalarınızda da elektroniklere asla bakmayın.
Beslenme konusunda uzman olan iyi kalpli insanların sürekli dile getirdiği bir kavram vardır, “ağzınızdaki besini uzun uzun çiğneyin" diye. Bunu sizden istemelerindeki en önemli neden şudur. Siz ağzınıza bir şey atar atmaz başlayan, oldukça karmaşık bir hormon ve sinir sistemi etkileşimi sonucunda beyninize tokluk hissi ulaşmaktadır. İşin içine hormonlar girdiği için doygunluk hissinin beyne ulaşması biraz zaman almaktadır. O nedenle ağzınızdaki besinleri daha uzun süre çiğnemeniz yeme hızınızı yavaşlatacaktır. Doğal olarak, ilk tabağınızı bitirmeye yakın tokluk hissi de yavaş yavaş beyne geldiğinden, ikinci bir tabağı tercih etmeme şansınız oldukça yüksektir. Ama yemeği oldukça hızlı tüketen biriyseniz, bu durumda beyninize hiçbir sinyal ulaşmadan ikinci, belki de üçüncü tabağı gömmüş olacaksınız. Beyninize tokluk sinyali ulaştığında ise her şey için çok geçtir artık. Zira almanız gerekenden fazlasını yediğinizi, tokluk sinyalleri size çok net bir şekilde ifade eder. Yalnız siz bu sinyalleri etrafınıza "iyi yedik yalnız", "evet ya ne yedik arkadaş" gibi cümle kalıplarıyla ifade edersiniz. Bu sırada göbeğinizi sıvazlayan elleriniz, göbeğe bir-iki vurarak doluluğunu bir de bu şekilde test eder. O nedenle, bu kısmın altını özellikle çizmek isterim sevgili iyi yiyenler. Sadece yavaş yeme davranışını alışkanlık haline getirmeniz bile düzgün beslenme konusunda çok önemli bir adım olacaktır sizler için.
Her objenin arkasında bir değer sistemi, bir tercih vardır!
Siz objeyi kullanırken ister istemez o değer sistemini hissedersiniz. İster istemez size hissettirir. O değer sistemine inanmazsanız, yabancı olsanız, onu sevmezseniz bile bir süre sonra o değer sistemi sizi kendi düzlemine çeker.
Ve siz bununfarkına varmazsınız..."