Niçin evlenmiyorlar? Bitmez tükenmez içtimaî dertlerimizden birisi de hiç şüphesiz, kadın olsun, erkek olsun birçok gençlerimizin evlenmemeleri, daha doğrusu evlenememeleri meselesidir. Bilhassa bu acıklı hâle münevverler arasında daha çok rastlıyoruz! Niçin evlenmiyorlar, evlenemiyorlar? Bu sualin cevabı yazımızın mevzuunu teşkil
"...din, pratiktir. "Duyduk ve uyduk" ayetinde ifade buyurulan tereddütsüz bir teslimiyet, İslâmı güzel yaşamanın uygulama prensibidir. Zahir bâtın iç- dış uyumu böylece isbat edilebilir. Güzellik işte bu uyumun ürünüdür..."
Sayfa 53 - Türkiye Diyanet Vakfı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Özlediğimiz Nesil
Size bir misalini daha vereyim; feci bir misal... Abdülhamit Hanın büyüklüğüne ait de ayrı bir misal teşkil ediyor. Japonlar bir ara kendilerine din aramaya kalktılar ve Avrupa'yı, her tarafı gezdiler. İslamyeti tetkik için de İstanbul'a geldiler. Bab-ı Fetvadan, yani Şeyhülislamlıktan bir mihmandar veriyorlar bunların yanına... İpekli saray arabaları ile giderken, o sarıklı mihmandar, bir elini burnunun bir tarafına koyup öbür tarafıyla henk diye sümkürüyor sokağa... "-Dur, diyor japonyalı arabacıya; ben bu adamdan din öğrenemem!"... Ve gidiyor memleketine... Ve Abdülhamit de bu adama en büyük cezayı veriyor. Çünkü Osmanlı padışahları içinde en dirayetperver olan, tereddütsüz en de müslüman Abdülhamid, dünyanın en zarif insanıydı.
Sayfa 122Kitabı okudu
Yazarın inanç hakkındaki düşüncesi.
"Müslüman olmayan ve zaten kendisini tereddütsüz her türlü inanç sisteminin dışına yerleştiren ben..."
Sayfa 44 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Müslüman düşünce geleneği ne statik ne atıldır. Kendi devamlılık ve devamsızlık ritimleri vardır, sürekli olarak kendini ahlaki ve ruhani bütünlüğün zorunluluklarına göre ayarlar. Ahlaki tahayyülün hızla kendini zevale götüren tenkitçi bir püritan'ızme düştüğünü görmek ve nostaljik feryada meyletmek istemiyorsak ahlaki olanın yalnızca müzakere kisvesinde değil, aynı zamanda poetik tecellisinde de ciddiye alınması gerekir. Herhangi bir Gazzali okuyucusunun dikkatini çeken ve onu büyüleyen şey, onun poiesi's’i -yaratıcı yapma ve üretme- metinlerin okuma ve yorumlamalarına bilginin aşırı çeşitliliğini yaymak suretiyle ne kadar etkileyici şekilde geri kazandığıdır. Başkalarının sanat ve estetiği ahlaka dahil etmede tereddüt gösterdiği noktada Gazzali anlatı (hikâye) gücünü ahlaki olanın incelemesine tereddütsüz sokmuştur. Ona göre en saf sanat, kalptedir öznelliğin muhafazasında. Burada “Öznellik” ruhun veya özün kendisini güçlendiren bir dizi disiplin ve uygulama yardımıyla bütün ahlaki imkânlara teslimiyet kapasitesi anlamındadır.
Müslümanların ellerinde tuttukları, sahip oldukları sistem karşıtı değerler kâfirlerin sistem adına istismar edemeyecekleri türden değerlerdir. Birinci olarak Müslümanların inançlarına esas aldıkları kaynakların açık, anlaşılır ve keyfi yorumlara meydan vermeyen kesinlikte olduğunu zikretmeliyiz. Dünya sistemine bağlanmayı peşinen reddeden her Müslüman, küfr düzeninden şefaat ummayan her mü’min kendi hayatının anlamını nerede bulacağını tereddütsüz bilir. Bilginin vahy aracılığıyla bildirilen olduğu konusunda Müslümanların şüphesi yoktur. Ahiret inancını terkederek Müslüman kalmak mümkün değildir. Öyleyse küfr sistemi Müslümanların, müminlerin zihnî donatımının sınırlarında durur. Müslümanların basübadelmevtle başlayan bir alanları vardır. Dünya sisteminin Müslümanlara galebe çalması ancak ahiret yurdunun daha hayırlı olduğunu onlara unutturmak suretiyle gerçekleşebilir ki böyle bir durumda, Müslümanların hâlâ Müslüman kalıp kalmadıkları sorulabilir.
Reklam
71 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.