Kimi aradığını bulmaz
Kimi ne aradığını bilmez
Ve gelmez bir türlü bekledikleri an
Bütün umutları bir hayaldir artık
Gitgide uzaklaşan
Unutulmak onlar içindir
Terk edilmek onlar içindir
İroninin zirve yaptığı fantastik bir eser. Oturaklı bir kara mizah ya da absürt bir komedi. İnsanın gözünden köpek ağzıyla değil, tam bir köpek gibi düşünülerek yazılan insan ve sistem eleştirisi.
Köpek Kalbi, Rus yazar Mihail Bulgakov’a ait okuduğum ilk eser. Kitap; başarılı bir cerrah olan Profesör Flipoviç’in sokakta, soğukla ve açlıkla
Etkileyici ve beyin çalıştıran türde hikayeler. Şimdiye kadar bu seride kötü kitaba rastlamadım. İçindeki öyküler ise;
- Mapuhinin Evi
Eşsiz bir inci bulan Mapuhi onu tüccarlara hayalindeki ev karşılığında satmayı planlar ancak tabiatın farklı planları vardır. Korkunç kasırga adayı vurunca her şey hayatta kalma savaşına dönüşür. Hikayenin sonunu ise insanın tüm yaşadıklarına rağmen hayallerini kaybetmemesi oluşturuyor. Bu iyi bir şey.
- Hayatın Kanunu
Karların ortasında ölüme terk edilmek, bıııırrrrr. Bu çok acımasızca.
- Yüz Karası
Ben hayatını kurtarmaya çalışıyor zannettim oysa... İşkenceden kurtulmak için yaratıcı bir çözüm. Kabile reisinin durumu ise içleracısı. Bir an ona acıdım bile.
- Midas’ın Müritleri
Masumların hayatını tehdit ederek zenginlerden para koparmaya çalışan gizli bir örgüt mü? Ben olsaydım önce polise giderdim ama üçüncü cinayete vurmadanparayı verirdim. Hayatlar gururdan daha önemli.
- Gölge ve Parıltı
Hayatın her alanında yarışan iki adam bu işi nereye kadar götürebilir dersiniz? İki inatçı keçi davası.
“Çerçici”… Klasik bir edebiyat eleştirisinden daha fazlasını talep etmektedir. Bu hak talebinin doğal sonucu olarak, sıra dışı bir yazım biçemi izlenip, biçim ve üslubun yanı sıra kavramlar, başlıklar ve metot da bu düzeni takip edecek, yer yer ontolojinin, metafiziğin, bazen de psikolojinin radarına istemsizce girmeyi arzu edecektir. Arka planda
Çocukluğunda yalnız bırakılmakla, sevilmemekle, "Bundan sonra bir ailen yok, biz yanında olmayız" yaklaşımıyla bir şekilde tehdit edilmiş, yalnızlıkla cezalandırılmış, talep edileni yapmadığında sevilmemiş, kabul edilmemiş çocuklar, süreç içinde onaylanmak, kabul görmek, yalnız kalmamak ve çaresizliğe düşmemek için kendilerinden ödün vermeye başlarlar. Başkalarının isteklerini yerine getirmek ve bunun karşılığında huzur içinde, güven dolu, sözde kalabalık ve keyifli (en azından sorunsuz) bir hayat yaşayacak olmak onlar açısından yaşamın doğal bir döngüsüne dönüşür. Bu çocuklar artık "başkalarına göre" yaşamayı bildikleri için "kendilerine uygun bir yaşam" tasarlamayı beceremezler, çünkü bunu tahayyül bile edemezler. Başkalarının ne dediği ne düşündüğü giderek çok daha önemli bir amaç halini alır. Hayatı yöneten güç başkaları olduğu için, başkalarının onayını almak, onlar tarafından kabul edilmek, hayati derecede önemli olur. Özgüvensiz yetişen ve terk edilmekle tehdit edilen çocuklar, başkalarının yönettiği bir hayata uyum sağlamak üzere yaşarlar.