Dostla Aldanan Aldanmaz
Hz.Ömer, Allah ondan razı olsun, bir kölesinin namaz kıldığını görürse onu Allah için azat ederdi. Onun bu huyunu bilen köleleri azat edilmek için namaz kılarlar, cemaate katılırlar, Hz. Ömer onları salıverdiğinde ise namazı terk ederlerdi. O adalet sultanı bu hali bile bile adetinden asla vazgeçmezdi. Bir gün dostları kendisine: - Ya Ömer, bu köleler seni aldatıyorlar. Azat olunacaklarını bildikleri için namaz kılıyorlar, dediler. Hz.Ömer tebessüm ederek: - Varsın aldatsınlar, dedi; aldanırsam Allah ile aldanayım, beni aldatacaklarsa Allah ile aldatsınlar. Dostla aldanan aldanmaz.
Sayfa 57 - EşikKitabı okuyor
Allah’tan yana olanların ilk sınavıydı yanlı kalmak, terk edilmek. Kalp dünyaya kırıldığı ölçüde, insan dünyaya küstüğü nispette O’nun kapısı tıklatılırdı.
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Terk edilmek ve sevgisiz kalmak kadar büyük bir şey demek ki.
Yalnız kalmak, terk edilmek, unutulmak... Bunların hangisinden daha çok korkuyorum? Belki de unutulmak en kötüsü. Yalnız kaldığımda bir yerlerde birinin beni düşündüğünü hayal edebilirim hep. Terk edildiğimde özlendiğimi, o kişinin yaptığından pişman olduğunu hayal edebilirim. Unutulduğumda ise hayal edecek hiçbir şey bulamam. Sanki bu dünyada hiç var olmamışım gibi...
Sayfa 133Kitabı okudu
Merhaba sevgilim.
Şimdi bu sahil kasabasında bana gönderdiğin mektubu okurken bir kez daha İçim kanıyor sevgilim. Satırlarını seçiyorum özenle, "Gel" diyor. "Yeniden başlayalım," diyor. "Pişmanım," diyor. Ve beni hala sevdiğini söylüyor o satırlar. Ben de seni hala seviyorum. Ama sevgilim, mektubunda hiç özür geçmiyor? Sence bana ufacık bir özür borcun yok mu? Seni affedeceğime o kadar eminsin ki mektubunda "Affet beni" bile demiyorsun.Benim anlayışımda buna düpedüz "yüzsüzlük" denir sevgilim. İşte bu yüzden cevap hayır! İşte bu yüzden istemeden de olsa Seni terk ediyorum. Aslında ben terk etmiyorum, Sen terk edilmek zorunda bırakıyorsun kendini. Sevgilim; çıplaklığın beni de çıplak bırakır, ama yüzsüzlüğün asla beni yüzsüz yapmaz. Mektubu kapatıyorum. Üzerine adını yazıyorum. Adı, mektubun üzerinde hiç geçmiyor. Yazıldıkça siliniyor.
Sayfa 165Kitabı okudu
"Harbiye Nazırı" Şevket Turgut Paşa, Batı Anadolu'da gerekli tedbirleri almak ve "Yunanlılara karşı mücadelenin ilk temelini" atmak maksadıyla Albay Bekir Sami'yi, 17. Kolordu komutan vekilliğine tayin etmişti. Bekir Sami Bey, İzmir faciasından sonra dağılmış olan 17. Kolordu birliklerini yeniden tertipleyecekti. 16 Mayıs 1919'da Harbiye Nezaretinin bütün birliklere tebliğ edilmek üzere gönderdiği bir yazı ise büsbütün dikkate değerdi. Bu yazıya göre Türk birlikleri yerlerini terk etmeyecek "ve bir olupbitti hâlinde silahlarından tecrit gibi bir muameleye maruz kalmamaları için", toplu bir hâlde silahları başında daima uyanık bulunacaktı. Bu emir de direnmenin başka bir işareti idi. Fakat komutanların davranışları bir tarafa bırakılırsa, padişahın asıl jestlerinin ve sadrazamın vatansever insanlara yakışır sözlerinin gerçeği ifade etmediği görüldü; bunların sadece laftan ibaret olduğu anlaşıldı.
Sayfa 212Kitabı okudu
Reklam
Yalnız kalma isteği, bu açıdan bakıldığında, gerçekte bir insanın kendisiyle diyalog kurma, ilişkiye geçme, kendisini arama, kendisine ulaşma arzusunu dile getirir. Lakin bu o kadar kolay yapılamaz. İnsanlar yalnız kalmak isteyen birini gördüklerinde tedirginlik duyarlar. Çünkü yalnız kalmak isteyen kişi kendilerini terk ettiği için kaygılanırlar. Terk edilmek insan için derin bir kaygıdır. İnsanlar yalnız birini gördüklerinde hemen etrafını sarar ve onu meşgul etmek isterler. Amaçları, terk edilmediklerini hissettirme ve güven verme arzusudur. Bu yüzden, insanlardan kaçmak o kadar kolay değildir.
bir uzak sabah denizidir gittiğin kapı ellerinde rüzgârın taşınmaz çamurları var köpürmüş soylarımı toplarken çürüyen yanlarımdan inan batmış şehirler gibi onarılmaz anılar gözlerinde unuttuğum o eski aciz miras almaya gelsem soluğumda dalgın yosun kokusu biliyorum artık hiçbir gemi beni taşımaz ve yeniden büyür içimde mağrur bir zakkum gibi terk edilmek korkusu
Murathan Mungan
Murathan Mungan
Kimbilir bu çivit mavisi odada ne yıldızlar seyredildi geceleri... Belki evin gelini yorgan yerine örttü maviyi mutlulukların üstüne... Belki o gelin bir daha mavi odalarda yatamadı... Terk edilmek ölümün öteki adı! Ahlı malın ne kendi yüzü gülüyor, ne de içine girenin... Vraşno'da başladım ahlar dünyasını görmeye.
“Felaketlerin en travmatik yanları, insan bağlarını paramparça etmeleridir. Sizi sevmesi gereken insanlar tarafından size zarar verilmesi, onlar tarafından terk edilmek, kendinizi güvende, de­ğerli ve insan gibi hissettiğiniz bire bir ilişkilerinizden mahrum bırakılmanız çok ciddi yıkıcı deneyimlerdir. İnsanlar kaçınılmaz bir biçimde sosyal varlıklar olduğu için, başımıza gelebilecek en büyük felaketler ilişkisel kayıplarla ilgilidir.”
Sayfa 271 - Okuyan usKitabı okudu
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.