Bir yerde bir sorun doğru teşhis edilemiyorsa, doğru çözüme de ulaşılamaz ve sorun çözülemez.
Dünyadaki Rüzgâr Türkiye'de Fırtına Oluyor Avrupa'da bunlar olurken Türkiye'deki aşırı solcular da boş durmuyorlardı. İstanbul'da bir üniversitenin kuruluş yıl dönümünü kutlamak için düzenlenen bir şölenin, derhâl gerçek amacından saptırılmasına ve aşırı solcu bir mahiyet almasına çalışılıyordu. Türkiye'dekilerin de hemen
Reklam
"Herkes hatalar yapar," dedi. "Ölüm kadar temel bir şeyi teşhis etmek bile sandığınız kadar kolay olmayabilir.."
Sayfa 59 - Doğan KitapKitabı okuyor
"Birinin ölüp ölmediğini teşhis etmek neden o kadar zor? Bunun açık olması gerekmez mi?" "Bazen öyle olmuyor. Soğuk suda kalan insanlar gerçekten ölü gibi görünebilir. Jane Doe'muz da soğuk suda bulunmuştu. Ve yaşam belirtilerini maskeleyerek solunumu veya nabzı algılamayı zorlaştıracak belli maddeler de var." "Romeo ve Juliet. Juliet'in içtiği iksir onu ölü gibi gösterir." "Evet. İksirin ne olduğunu bilmiyorum ama senaryo imkânsız değil.."
Sayfa 56 - Doğan KitapKitabı okuyor
Türk Filozof Ebu Nasr Muhammed el-Farabi (870?-950?)
Farabi'nin fikir alanı bü­yün bilgiyi kucaklıyordu. Böylece "bütün ilimleri tasnif eden, sınırları­nı belirleyen ve ilmin her bir dalını sağlam temeller üzerine inşa eden lslam alemindeki ilk isim" olmuştu. Rasyonel sorgulamanın daha da ileri gittiği alanı muhafaza edip hatta genişletirken özellikle maneviyata ayrılmış bir alanı teşhis etmiş olması büyük bir başarıydı. Bu sebeple lslam aleminde kendisine "Muallim-i Sani" (İkinci Öğretmen, zira ilki Aristo idi) denilmişti. Modern filozoflar ise Farabi'den ilk mantıkçı ve lslami neoplatonizmin kurucusu olarak söz etmektedirler. Tanrıyla il­gili olarak Vacib'ül Vücud (ilk varlık, varlığı zorunlu olan) mefhumunu geliştiren Farabi, doğrudan ya da dolaylı olarak Thomas Aquinas, Dan­te ve hatta Kant ile orta çağda yaşamış Yahudi düşünür İbn-i Meymun üzerinde önemli bir tesir bırakmıştır. Tüm dünyanın okuduğu Farabi hem Doğu'da hem de Batı'da orta çağ düşüncesinin prensiydi.
Sayfa 257 - Kronik KitapKitabı okuyor
konuşmaması bilmediği anlamına gelmez
“Çünkü Snitch’lerin ten hafızası vardır,” dedi. “Ne?” dedi Harry ve Ron bir ağızdan; ikisi de Hermione’nin Quidditch bilgisinin sözü edilmeyecek kadar az olduğunu düşünürlerdi. “Doğru,” dedi Scrimgeour. “Bir Snitch salıverilmeden önce ona çıplak ten temas etmez. Onu yapan bile çıplak tenle dokunmaz, eldiven giyer. Snitch’in üzerinde bir efsun vardır, bu efsun sayesinde tartışmalı bir yakalama halinde ona dokunan ilk insanı teşhis edebilir. Bu Snitch,” dedi minnacık altın topu yukarı kaldırarak, “senin dokunuşunu hatırlayacak, Potter. Bana öyle geliyor ki, başka kusurları ne olursa olsun muazzam sihirsel beceriye sahip olan Dumbledore, bu Snitch’i sadece senin için açılmak üzere efsunlanmış olabilir.”
Reklam
İnsan bir konudaki kabahatini teşhis etmeyegörsün, kalbindeki ağırlığı azaltacak her nevi bahaneyi çabucak buluyor, kendini daha iyi hissetmesi için ne lazımsa hemencecik tespit ve tatbik ediyor.
Doğru teşhis, her karanlığın güneşiydi.
Sayfa 395
Çok iyi teşhis ya (;
“Pinokyo Sendromu”… “Yalan ve burun arasındaki ilişki”
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.