42 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Kavramlar arasındaki bu irtibatların göz ardı edilmesi Kur'ân'ın anlaşılmasında önemli bir eksiklik oluşturmaktadır. Kur'ân'da geçen her farklı kelimenin diğerlerinden ayrışan bir anlamı vardır. Bu, aynı köke sahip olup da farklı kalıplarda kullanılan kelime ve fiiller için bile söz konusudur. Gel gör ki buna önem vermeyen meallerde Tebyin, Tasrif, Tafsil kelimlerinin hepsine açıklama anlamı verilmektedir.
Fatih Orum
Fatih Orum
hocam bu kitabında tasrîf kavramı üzerinde durmuş. Önce kavramın sözlük anlamına ortaya koymuş, sonrasında da kavramın Kur'ân'daki kullanımlarını ve bu kullanımlar neticesinde ortaya çıkan anlamın Kur'ân'ın anlaşılması açısından önemini tespit etmeye çalışmış. Kısa ve öz olan eserinde her ne kadar çok detay veremese de genel hatları ile çok güzel açıklamış. Allah ondan razı olsun.
Tasrif
TasrifFatih Orum · Süleymaniye Vakfı Yayınları · 20172 okunma
Öncelikle ben burada şöyle bir ayrıma giderim; yalnızca bir kitabın okunacak yazarlar, her kitabı okunacak yazarlar. İkincileri tespit ettiğimde mutlu olan birisiyim. İlim tahsilini bir çeşit yüce arkadaşlık ve heybemde biriken zekalar toplamı gibi görürüm. İsterim ki heybemde çok zeki ve bilgili 300-500 kişinin bakışı olsun. Okuduğum o dehayı tamamen sindireyim. Bu sebeple önemli yazarları bulmayı, tavsiye kitap bulmaktan daha fazla severim.
Reklam
Güzel Tespit
Dedikodu kendinden bahsetmeme fırsatıydı.İç dünyasıyla fazla teması olmayan insanlar bu nedenle bayılırdı ona.
Batı'nın dayattığı komplekslerden yalnızca bir tanesi
Yıl 1999, Londra'da geziniyorum. Bir kitapçıya uğradım, bir kitap gördüm. Baktım Metafor yazıyor üzerinde, aldım kitabı. Baştan sona okumaya çalıştım. Metaforun yani ben- zetmelerle yönetim sanatının ilişkisini anlatıyor. Yeni bir şeymiş gibi sunuyor dünyaya. Sanki yönetim alanı yeni bir kavram keşfetmiş gibi. Ülkemizde de maalesef böyle oldu. Metafor konusunu öğrenen akademisyenlerin bir kısmı -Batılılar yine yeni bir şey buldu da bize geldi gibi- sarıldılar kavrama. Üzüldüm ve içine düştüğümüz kompleksin acı gerçeğiyle bir daha yüzleştim. Çünkü biz metaforu yüzlerce yıl önce anlatmışız. Mazimizi bilmediğimiz için hâlimizi tespit etmekte zorlanıyoruz. Ebu Necip Sühreverdînin Yönetenlerin Yönetimi kitabı aklıma geldi hemen. Aldım, yan yana koyup karşılaştırdım. Sühreverdî yüzyıllar önce yöneticinin davranışlarını rüzgâra, yağmura, ateşe, topra- ğa benzeterek metaforu, yönetim sanatıyla birleştirirken bin yıl sonra birileri sanki metafor yeni ortaya çıkmış gibi Batılılardan alıp hararetle anlatabiliyor. Maziyi bilmediği için hâlini o günle değerlendirip geride kalabiliyor.
Sayfa 50 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
Batı'nın dayattığı komplekslerden yalnızca bir tanesi.
Yine benim tespit ettiğim hususlardan bir tanesi de Japonya kaynaklı "Toplam Kalite Yönetimi" anlayışının bu ülkede yıllarca en iyi yönetim tarzı olarak sunulmaya çalışıldığıdır. Eğitimde, askeriyede ve başka alanlarda uygulanmaya çalışıldı. Toplam Kalite Yönetimi'nin "Kaizen" diye bir ilkesi var, sürekli gelişim anlamına gelir. Birileri bunu gelişimin, başarının en önemli buluşu gibi bayraklaştırıp sundu. Fakat önderimiz Peygamberimiz Efendimiz (sav) yüzyıllar önce, “İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır." diye buyurmuştu ve maalesef bundan haberi olmayanlar "Kaizen”i özgün bir buluş gibi değerlendiriyorlardı.
Sayfa 50 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
''Namuslu bir adamı, namuslu bir kadını aşağılamak söz konusu olabilir. Ama bir hırsıza hırsız demek, sadece 'La constatation d'un fait'den* başka bir şey değildir. *Bir gerçeği tespit etmek.
Reklam
İzahı olmayan Şeylerin Mizahı
-Bak sen bir Bag-Kur'lu, SSK’li olarak devlet hastanesine gidip ameliyat olamazsin. Once doktorun muayenehanesine gider para odersin. Sonra adam, devletin hastanesinde senin tahlillerini yaptirtir. Sonra hastanede devletin imkânlarlyla ameliyat eder, devletten maaşını alir, sen yine muayenehanesine gider, "biçak parası" adı altinda rüsvet verirsin. -“Bıçak parası” sanki kasap gibi. Korkunç bir ad. . . Erhan: Basinda ikide bir Anadolu'da saglik taramasi haberleri görürsün. Bunları ilaç firmalari finanse eder ve devletin doktorlari taramayı yapar. Yalniz ilginçtir, bu saglik taramalari genelde hep iki alanda olur. Tansiyon ve diyabet hastalarını tespit etmek için.ikisinin de ortak özelliği nedir bilir misin? -Hayır. -Tedavisi yoktur. Hastayı tespit ettiğin an ömür boyu ilaç kullanmak zorundadır. İlaç parasını da devlet ödeyeceği için sağlık taramalarını hep bu iki alanda yaparlar. -Vay be. . . -Ağabey, Türkiye deki sağlık çürümesinin nedeni Yunanlılar! -Nasıl yani? -Ağabey doktorlara Hipokrat yemini ettiriyoruz. Bizimkiler Allah’ın Yunanlısının yeminini niye tutsun.
Sayfa 125 - Elma yayıneviKitabı okudu
Bir kişi, küçük-o olmadan, ben diyemez. Bu deyişin mefhûmuna biraz daha yakından bakıldığında şunlar söylenebilir: Ferd, birey, kişi olmanın en iyi ifadesi, Arapçada- ki huve (o) yani küçük o'dur ki, Huve'nin, büyük-O'nun temsilcisi yani halifesidir. O-laşmayan, ferdiyetini, kişiliğini kazanamaz; bu anlamda insanlaşmanın zemininde beşerin o-laşma süreci yatar. İşte, küçük-o olabilen, büyük-O ile bir akt (anlaşma) yapabilir yani ben diyebilir; ancak bu ben, âmen-tu [(ben) iman ettiM] eyleminde eritilir. Ben, kendilik-bilincine yalnızca bir işârettir. Yukarıda da vurgulandığı üzere îmân, kişinin kendilikini fark etmesidir; ancak irfânî geleneğimizin dile getirdiği üzere, insana en ağır gelen yine kendidir; kendinin idrâkinde, bilincinde olmaktır. Böyledir çünkü, emân ve îmânın kökü olan emnden gelen emanet, bizâtihi insanın kendidir; kendilik-bilincidir; yani insanlıkıdır. Bu nedenlerle âmentu demek zor bir iştir; çünkü bir kez denildikten sonra bir yola girilmiştir ki yol bedelini ödetir. Bu durumu tespit eden irfânî geleneğimiz, ferdiyeti, kendilik bilincini, yalnız kalabilme gücü olarak görmüştür; yalnız kalabilmeyi göze almak yani yüzleşmek...
Sahipsiz hayvanları değil sahipsiz insanları itlaf edin!
Türkiye'de her yıl 600 bin civarında çocuk suça bulaşıyor ve bunların yaklaşık 30 bini cinsel istismar, taciz, tecavüz. tabi bu bir şekilde tespit edilerek kayda geçen vak'aları kapsıyor. Uzmanlar ise gerçek rakamın 100 bin civarında olduğunu söylüyor ve bu verilerin her yıl arttığının altını çiziyor. İşin ilginç yanı ise çocuk istismarında hayvanlardan hoşlanmayan muhafazakar taşra şehirleri öne çıkıyor. Ülkemizin sokak hayvanlarından çok daha büyük ve tehlikeli ahlaki sorunları var ama toplumun müslüman kimliği zedelenmesin diye yıllardır bunun üstü örtülüyor. Gariban sokak köpekleri öldürülmeye çalışırken binlerce çocuk istismara maruz kalıyor. Sokak hayvanı sorunu doğru politikalarla ve kısırlaştırma seferberliği ile birkaç yılda tamamen çözülebilir ama toplumu asıl büyük felakete götürecek çocuk istismarı konusu maalesef bu kadar kolay çözülemez.
Gazze sadece Gazzelilerin değildir. Gazze, insanlık tarafımızın ortaya çıkmasıdır. Bugün, insan olmak ve insak kalmak Gazze üzerinden tespit ediliyor. İslami sadakat ve samimiyetimiz Gazze sınavı ile test ediliyor.
Sayfa 47
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.