*Spoiler*
Not: TDK artık spoiler yerine güçlü bir kelime bulmalı.
Nasıl başlasam bu yazıya ya...
Değirmen ve viyolonsel hikayeleri tekrar tekrar okuduğum, beni kitaplara döndüren hikayelerdir. Özlerim değirmeni görmeyi ben. Canım değirmen çeker bazen. Sık sık.
Viyolonsel... Hem de bir yeldeğirmeni içerisinde çalınan. Öncelikle nasıl bir enstrüman bu kardeşim? Viyolonsel; kemandan barizce büyük, genellikle 4 telli, fa anahtarı kullanılan, keman ailesi üyesi bir yaylı. Evet bitti bu kadar.
Karakterler... Çingene olma sebepleri zannımca toplumsal bir tespit.
Kir ve pasla yaşayan, göçmen ve geçici insanların, oturup da kişisel gelişim kitapları okuması beklenemez. Bu insanların yaşamak için gerekli niteliklerden fazlasında gözleri yoktur. Burdan, dürtülerinin modern insana ait ellerinde olan tek nitelik olduğunu görebiliriz.
"Bakın diyorum ki kör ve dilsizden iyi dinleyici yoktur. Çingenelerin en güçlü yanları dürtüleridir çünkü ellerinde başka bir şey yoktur."
Bu yüzdendir ki hiçbirimiz bir çingene gibi sevemez, aşık olamayız adaşım. Aşkı için kolunu koparıp bir kenara fırlatmak hiçbir zaman hiçbirimize nasip olmayacak. Umarım olur.
"Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnızca bu sevmektir."
Hikayede fiziksel bir eksik kastedilse de aslolan çok da gizli değildir. Hep derim, gören gözler için ne ibretler vardır.